Haberin Devamı
Yogaya başladım…
Bedenimi tanıyıp özgürleştirmeden kendimi özgürleştiremeyeceğime inandığım anda yaptım bunu.
Bedenin sınırsızlığını, özgürlüğünü keşfetmek, ruhun ve aklın kapılarını açmak anlamına gelecekti, bu konuda okuduklarımdan böyle bir sonuç çıkarmıştım...
Yanılmamışım.
Daha ilk gün şunu anladım, vücutlarını tanımayan bizler bunu başarmadan kendimizi nasıl tanıyabiliriz ki…
Kendini tanımayan bizlerse, bunu önemsemeden birbirimizle anlaşmayı nasıl umabiliriz ki?
Uçurumun kenarında tek ayağıyla zıplayan bir insan gibi, kaçınılmaz bizim için aşağıya düşmek, birbirimizle savaşmak.
Hakkımızda hiç bir şey bilmiyoruz…
Kendimizi tanımıyoruz…
Kendimizi düşündüğümüz şey sanıyoruz. Kötü şeyler düşünürsek mesela o an kızgınsak, öfkeliysek, ondan sonra kendimize bir ömür gizliden gizliye, kızgın ve kötü biri muamelesi yapıyoruz.
Kendimizi kötü biliyoruz…
Hakettiğimizden fazla iyi şeyler düşünürsek bu sefer kendimizi sürekli kandırıyoruz… O aslında biz değiliz ki…
En azından bütünüyle biz değiliz.
O bir duygu, o bir hal, o bir an.
Yogada insan kendi özüne yaklaşıyor işte.
Vüdudun yapabileceklerini gördüğünde, aslında kim olduğunu anlıyor…
Biz ne bekliyoruz hayattan?
Bir karanlıktan çıkıp bir başka karanlıkta biten ışıklı ve kısa bir zaman parçasını nasıl değerlendirmek istiyoruz?
Bunun aydınlık, açık bir cevabı var mı aklımızda? Yoksa ipi kopmuş uçurtma gibi savrulmaya mı hayat diyoruz?
Özgürlük, yaratıcılık, para ve aşk…
Elimizdeki zamanı en iyi şekilde değerlendirmek, o zaman parçasına olabildiğince tat katmak için bize sunulan olanaklar... Bu olanakları kullanabiliyor muyuz sizce biz?
Ne kadar özgürüz, ne kadar yaratıyıcız, ne kadar zenginiz, ne kadar aşığız?
Bazılarımız zengin ama toplumda ortaklaşa bir zenginliğin ferahlığı yok… Özgür de değiliz…Yaratıcı, hiç değiliz. Bazılarımız aşık ama ortak hayatımız öyle aşk ekseninde şekillenmiyor. Şöyle bir kuş bakışı baktığımızda kendimize, özgürleşememiş, yaratıcılıktan yoksun, fakir ve aşktan uzak bir toplum görüntüsü veriyoruz biz.
Hayatı güzelleştirmek, ona bir lezzet katmak için bize sunulanlar arasından en çok parayla ilgileniyoruz. Ama özgür ve yaratıcı olmadan istediğimiz kadar çok parayı kazanamayacağımızı, aşık olmadan da kazandığımız parayı çok keyifli harcayamayacağımızı görmüyoruz.
Özgür ve yaratıcı olmayan bir toplum zengin de olamıyor ne yazık ki…
Özgür ve yaratıcı olmayan bir beden de mutlu olamıyor siz ne yaparsanız yapın.
Bedenimizi özgürleştirmemiz için de onu tanımamız gerekiyor.
Ben bikram yogaya başladım…
40 derecede yapılan bir yoga…
26 temel hareket var…
Okuduğuğunuzda, ki merak edip ineternetten bakmanızı çok isterim, tamamen vucudu iyileştirmek için yapılan 26 hareket.
“Omurganız ne kadar esnekse o kadar sağlıklısınız” diyor yoga kitapları. Omurga ve sağlık, beden ve ruh, hayat ve huzur… Bütün bunları anlamak, kendini, bedenini, ruhunu tanımakla mümkün gibi gözüküyor.
Binlerce yıl öncesindeki Yunan felsefesinin o müthiş emri hiç değişmiyor.
“Kendini tanı.”
Yoga, bu tanışmanın önemli bir adımı işte, tanımaya bedeninle başlıyorsun.
Bakalım omurgayı esnek, bedeni sağlıklı, ruhu huzurlu tutacak mucizeyi gerçekten buldum mu?
İhtimali bile insanı neşelendiriyor.
Hadi bakalım ben gideyim de bir iki hareket daha yapayım…