Bir hafta ara ile Türkiye’yi yakından ilgilendiren iki açıklama yaptı UEFA...
Geçen hafta sonu önce“G.Saray’ın Şampiyonlar Ligi, Trabzonspor’un ise Avrupa Ligi’nde Türkiye’yi temsil edebileceğini” açıkladı.
F.Bahçe ile ilgili ise “her türlü yoruma açık” biçimde ne pozitif ne de negatif bir açıklamada bulundu. G.Saray ile Trabzon’un Avrupa’da yarışabilir olmasının tek bir anlamı vardı:
F.Bahçe, 3 Temmuz’dan beri sözü edilen “ağır” UEFA cezasının yamacında gözüküyordu.
Ancak aradan 7 gün geçtikten sonra geçen cumartesi günü de bu sefer F.Bahçeliler’i sevince boğacak açıklama geldi UEFA’dan:
- “F.Bahçe, bu sezon Avrupa’da yarışabilir... Ama bu kulüple ilgili herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi UEFA Disiplin Komitesi’ndedir.”
Polis-savcı-mahkeme üçgeninde “şike yaptığı gerekçesiyle” hüküm giymiş gözüken F.Bahçe, Türkiye Futbol Federasyonu’ndan sonra Avrupa futbolunun patronu UEFA tarafından da aklanmış oldu.
Tabii UEFA Disiplin Komitesi artık bu saatten sonra yeni bir kararla F.Bahçe’ye ekstra ceza vermezse...
Peki şimdi ne olacak?
Bu sorunun yanıtını bulabilmek için konunun uzmanlarıyla konuştum. Ve ortaya ihtimali muhtelif bir tablo çıktı...
Mesela sürecin başından bu yana değil F.Bahçe, Türk futbolunun büyük ceza alacağını öne süren G.Saray’ın yöneticileri bu tezlerinde hala ısrarlı:
- “F.Bahçe’nin ceza almama ihtimali yok. UEFA, normal prosedür gereği geçen seneki gibi F.Bahçe’nin Şampiyonlar Ligi ön eleme kurasına katılabileceğini açıkladı. Ancak 29 Haziran’da mahkeme F.Bahçeli yöneticileri suçlu görürse UEFA Disiplin Komitesi, F.Bahçe’ye Avrupa’dan men yasağı getirecek..”
Gördüğüm kadarıyla, başından bu yana “Kupamızı isteriz” diye ortalığı ayağa kaldıran Trabzonspor da G.Saray ile aynı düzlemde düşünüyor.
- Geçen sene F.Bahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne gitmekten men eden TFF eski başkanı M. Ali Aydınlar‘ın ne düşündüğünü merak ettim... Ona ulaşamadım ama bu konuda görüşlerini paylaştığı bir dostundan bilgi aldım.. Aydınlar diyormuş ki:
- “Ali Koç ve Ömer Temelli’nin bundan 1 ay evvelki beyanatlarına bakın. İkisi de “F.Bahçe cezasını çekti” diyorlar. Demek ki ortada bir suç vardı ki, cezası da çekildi... Nasıl çekildi? Geçen sene Şampiyonlar Ligi’ne gidemeyerek... Bize o kararı UEFA aldırdı, hem de net biçimde “F.Bahçe’ye Avrupa cezası vermezseniz hem TFF’ye hem F.Bahçe’ye daha ağır cezayı biz vereceğiz” diyerek... Dolayısıyla benim görüşüme göre, eğer F.Bahçe geçen sene Şampiyonlar Ligi cezası almasaydı, bu sezon çok daha ağır yaptırımla karşılaşacaktı. F.Bahçe’nin bize kızmak yerine dua etmesi lazım. Onları daha büyük bir felaketten kurtardık.”
Muhalif görüşler böyle ama bir yandan da ortada bir gerçek var.
Türkiye’nin UEFA’daki iki ağır topu Şenes Erzik ile Levent Bıçakcı bile -ki ikisi de Türkiye-UEFA bağlantılı konularda genelde yuvarlak yorumlar yapar- “Bu aşamadan sonra F.Bahçe’nin kurtulduğunu” teyit ediyor.
Öyle ise ne oldu da F.Bahçe ve Türk futbolu büyük tehdit altında iken birdenbire ortalık güllük gülistan hale geldi. Bana sorarsanız ceza almasına kesin gözüyle bakılan F.Bahçe’nin, “0 tolerans” denirken “0 ceza” ile çıkmasının bazı kahramanları var. Ulaştığım bilgilere göre sıralıyorum:
1. Rıdvan Dilmen: Başbakan’ın biraderi Mustafa Erdoğan ile yakınlığını kullanarak şike sürecinde Dolmabahçe’nin gediklisi haline geldi. İlk andan itibaren F.Bahçe’nin TFF tarafından cezalandırılmazsa UEFA’dan ceza almayacağını savundu. Tabii bu argümanlar Rıdvan’ın değil, F.Bahçe avukatlarının argümanlarıydı. Bu konuda Başbakan’ı da ikna etti. Hatta M. Ali Aydınlar’ın ani istifasında bile onun parmak izi vardı. Dışarıdan bakarsanız sadece “bir yorumcu...” Ama F.Bahçe’yi kurtaran sürecin en etkili forvetiydi. Tıpkı futbolculuk günlerindeki gibi...
2. Başbakan Tayyip Erdoğan:
Sadece F.Bahçeli olmasından değil, meseleye Türkiye’nin çıkarları açısından baktığı için ilk andan itibaren olaya müdahil oldu. UEFA Başkanı Platini ile bizzat görüştü. UEFA’nın ikinci başkanı Şenes Erzik’le aylardır direkt bağlantı içinde... F.Bahçe’nin kurtulması için elinden gelen tüm siyasi desteği verdi. Eğer Türkiye herhangi bir ceza alsaydı onun için “Başbakan, F.Bahçe’yi kurtarmak için Türkiye’yi ateşe attı” diyecektik. Şu tabloya bakınca Başbakan, hem F.Bahçe’yi kurtardı hem de Türk futbolunu... Hakkını vermek gerek.
3. Yıldırım Demirören:
Türkiye’nin UEFA’ya karşı oyun planı basit ve netti aslında:
- Kişiler ile kurumlar ceza verilirken ayrı tutulacak, dolayısı ile kişilerin suçları kulüpleri bağlamayacaktı.
- Yeterli delil bulunmadığı için kulüplere ceza verilmeyecekti.
- Buna karşılık UEFA “İlle de ceza isteriz” diye tutturursa TFF isyan bayrağını çekip gerekirse 3-5 yıl Avrupa Kupaları’na hiçbir takımını yollamayacaktı.
Bu kumarı oynayacak biri gerekiyordu TFF’nin başına... M. Ali Aydınlar, Türkiye’nin 5 yıl ceza alacağından çekinerek durup dururken istifa etti... Kendisine TFF Başkanlığı önerilen Şenes Erzik de bu oyun planının Türkiye’yi kurtarmayacağını düşünerek geri adım attı. Ancak Yıldırım Demirören, sözünü ettiğim oyun planına yüzde 100 sadık kalarak ve bana sorarsanız tehlikeli bir kumar oynamasına rağmen, UEFA’dan ekstra ceza çıkmamasını sağladı.
Tabii bu üçlüyü F.Bahçe’yi kurtardıkları için övmek mi, yoksa birtakım pislikleri halının altına süpürdükleri için yermek mi lazım, ona da siz karar verin.
Şu saydıklarım işin teknik boyutu...
Mevzuun bir de vicdani boyutu olması gerekir.
Öyle ki, yaklaşık 30 bin sayfalık dokümanın içeriğine hakim biri olarak, ben “F.Bahçe şike yapmamıştır” diyemem. Vicdanım sızlar.
Yine de şu saatten sonra “F.Bahçe şike yaptı ama...” diyerek serzenişte bulunmanın da kimseye faydası yok. Onu da yadsımıyorum.
Sadece yetkililerden bir çelişkiyi açıklamalarını bekliyorum:
- F.Bahçe’nin şike yapmadığı TFF tarafından tespit edilip, UEFA tarafından onanmasına rağmen F.Bahçe’nin değerli başkanı Aziz Yıldırım ile asbaşkanı İlhan Ekşioğlu 12 aydır neden parmaklıklarından arkasında?
- Bu ikili içerideyse şikenin var olmadığı veya sahaya yansımadığı nasıl iddia edilebiliyor?
- Mahkeme mi çok“şartlı”hareket ediyor, yoksa TFF mi işlenmiş suçu “işlenmemiş” addediyor?
Bu süreçten herkes gerekli dersleri çıkarabildiyse Türkiye’nin tartışması gereken yeni sorular bunlar olmalı...