Haberin Devamı
Son zamanlarda bunu çok sık yapar oldum…
Hakkında hiçbir şey bilmediğim filmlere gidiyorum…
Hakkında hiçbir şey bilmediğim insanlarla sohbet ediyorum…
Haklarında hiçbir şey bilmediğim lokantalarda yemek yiyorum…
Daha önce geçmediğim sokaklardan geçiyorum, hiç bilmediğim semtlerde dolaşıyorum.
Bir şey arar gibiyim aslında ama aramıyorum…
Sadece bilmekten yorulduğumu sezdim bu yaz sonu.
Karşımdaki hakkında hiçbir şey bilmediğimde daha berrak görüyor, daha net duyuyor, daha çok öğreniyorum…
Bilgiyi böyle hayatın içinde yoklaya yoklaya kendim bulduğumda daha çok seviyorum.
Geçen gece bir sinemanın önünden geçerken ansızın hakkında bir şey bilmediğim bir filme girdim.
About Time… Zamanda Aşk.
Bir filme hakkında hiçbir şey bilmeden girmenin o küçük ve eğlenceli heyecanını seviyorum gerçekten.
En çok da kendi uydurduğum heyecanlara bayılıyorum.
Doğru olması gerekmiyor, benim heyecanlandığımı düşünmem beni heyecanlandırıyor.
Film başladığında “cesaretin” hemen ödüllendirildiğini görmem de beni ayrıca mutlu etti…
İngiliz yönetmen Richard Curtis’in filmiydi karşıma çıkan.
Çağdaş İngiliz romantik komedisinin en önemli adamı bence o…
“Zamanda Aşk” Curtis’in hem yazıp hem yönettiği yeni filmi.
Film babasının, çekingen ve mutsuz oğluna 21 yaşına geldiğinde ailenin sadece erkeklerinin bildiği bir sırrı vermesiyle başlıyor; “Bizim ailenin erkekleri zamanda yolculuk yapma gibi bir yeteneğe
sahiptir.”
Başka hayatlara, başka geçmişlere gidemiyorlar ama kendi hayatlarında geriye doğru yolculuk yaparak, geçmişte istedikleri her ana gidip, o anı tekrar kusursuz biçimde yaratıyorlar.
Tüm yanlışları, hataları, korkuları, acıları tekrar o an’a giderek düzeltebiliyorlar.
Tim, aşık olduğu kızı elde etmek, kırdığı potları tamir etmek, havalı olmak ya da daha iyi sevişmek için sürekli geçmişe gidiyor.
Ve film o sırada size şunu anlatıyor, egonuzu, korkularınızı, endişelerinizi, kontrol etmeyi bıraktığınızda hayatın tadını daha iyi çıkartabilirsiniz.
Hayatınızı güzelleştirmek için geçmişinizi değiştirmek değil bugünü iyi yaşamak gerekiyor.
Kusursuzluk, bu anı kusursuz yaşamakta.
Filmin en sevdiğim yanı ise o genç oğlanın mutlu olmak için yaptığı geçmişe yolculukları bırakması.
“Geçmişe dönebilecek olsan neleri düzeltirdin hayatında” sorusunun cevabının “bu anı iyi yaşardım, yaşadıklarımla o anda yüzleşirdim” olması filmin en çarpıcı yanı.
O küçük, eğlenceli film “geçmişi bırak” diyor, “kurtul geçmişten, bugünü iyi değerlendirmeye bak, geçmişin panzehiri bugünde saklı.”
Geçmiş ağır bir yük insana.
Hele yanlışlar yaptığını düşünüyorsan…
Geçmişten kendini severek gelmek giderek zorlaşıyor hatta…
Geçmişten kurtulmak kolay değil…
Ancak yaşadığın gibi değil hayal ettiğin gibi yaşarsan geçmişi, kurtuluyorsun ondan…
Kurtulabilirsen çok daha mutlu ve sevinçli bir hayat sürdürmen mümkün.
Geçmişe yolculuk yapamıyoruz ama hala bugünü istediğimiz gibi yaşama şansımız var…
Üstelik de hiçbir şey bilmeye ihtiyacımız yok…