Yargıtay, Aziz Yıldırım’ın örgüt kurmak ve şike teşvik primi suçlarından aldığı cezaları onadığı andan beri Fenerbahçe’yi düşünüyorum.
Çünkü Fenerbahçe sadece Fenerbahçe’yi temsil etmiyor, kocaman bir paket gibi içinde her şeyden ve herkesten bir parça var…
Toplumu da, devleti de, sporu da Fenerbahçe olayının içinde görüyorsunuz.
Mesela, Fenerbahçe diye yola çıkıyorsunuz sizi ilk karşılayan soru şu oluyor; mahkemesi ile federasyonu böylesine ters kararlar alabilen bir “devlet” nasıl bir devlettir?
Bir devletin başbakanı şike cezalarının onanmasını “Zamanlaması itibariyle ben anlamlı buluyorum. Niye bugüne kadar böyle bir karar açıklanmadı? Seçimin arifesinde niçin böyle bir karar açıklanır? Bunu 30 Mart sonrasında da yapabilirdin. Bütün bunlar zihin bulandırmaktan başka bir şey değil. Şu ana kadar yargıdaki o paralel yapının ince hesaplar suretiyle böyle bir adım attıklarına inanıyorum. Burada da hukuki süreç tamamen bitmemiştir. Devamında ne olur, ne gelir, ne gider onu bilemem. Sadece zamanlamasının anlamlı olduğunu söylüyorum” diye yorumluyorsa, bu ülkede yargı, yürütme ve yasama nasıl güvenilir olacaktır?
Peki, yargıyla taban tabana zıt kararlar alabilen bir futbol sistemi güvenilir midir?
Bu ülkede futbola ve kurumlarına güvenir misiniz siz?
UEFA “suç oluşmuştur” diyor, devlet mahkemeleri “evet oluşmuştur” diyor ve ceza veriyor, TFF “hayır, suç yoktur bizim için” diyor.
Aziz Yıldırım’ın masumiyet iddiası, Federasyonun “bize göre sorun yoktur” tavrı yanında nasıl daha masum kalıyorsa, Federasyon da yargının yanında küçük bir çocuk gibi …
Aziz Yıldırım suçu sabit değilken bir yıl hapiste yattı. Hatırlarsınız, şike ve çete suçlarından 6 yıl 3 ay hüküm giydiği gün tahliye oldu.
Suçluluğu “kesin” değilken niye hapis yatırdınız, suçluluğu mahkeme tarafından sabit görülünce niye serbest bıraktınız?
Sadece bu çelişki bile yargının da kafasının karışık olduğunu göstermiyor mu?
İnsanın aklına ve vicdanına takılan pek çok soru var Türk spor tarihinin en önemli soruşturmasında.
Mahkemenin “suçlu” dediğine federasyon nasıl suçsuz diyor?
Başbakan nasıl bu kararı “paralel devlete” bağlayarak yargıyı tümden “güvenilmez” ilan ediyor?
Aziz Yıldırım, nasıl yargı kararını tanımadığını söyleyebiliyor?
Şike varsa nasıl başbakan ve Federasyon şikeyi destekleyen bir tavır alabiliyor, şike yoksa mahkeme nasıl bir “masumu” mahkum edebiliyor?
Polisin haftalarca dinleme yaptığı, bütün istihbarat birimlerini kullanarak delil topladığı bir davada, yargı sürecinin daha en başından Türkiye’yi iki kampa bölmeyi başardılar.
Şimdi ,siyasi iktidar polisi hallaç pamuğu gibi dağıtıp, “davalarda kumpas var” havası yarattıktan sonra artık kimse hiçbir şeyden emin olamıyor zaten.
Bugünlerde ülke geleneğinin özünü oluşturan ‘zamanlama manidar’ fikri de meselenin tam ortasına yerleşince işin içinden çıkmak mümkün olmuyor.
Şike yoksa İlhan Ekşioğlu’nun, Cemil Turanlı’nın ve diğerlerinin yaptığı konuşmalar ne anlatıyor? Sicili bozuk bazı insanların rakip takım kamplarında, maçlarında, yöneticilerinin evinde ne işleri var? Ve neden bu görüşmelerle ilgili sürekli Aziz Yıldırım’ı bilgilendiriyorlar?
Neden bazı maçlarda şike olduğuna UEFA inanıyor?
Şike varsa, Başbakan ve Federasyon, yargı kararını nasıl yok sayıyor?
Sadece bu Fenerbahçe olayına bakmak bile Türkiye’de devletin bittiğini, ortada güvenilecek tek bir kurum bile kalmadığını gösteriyor.
Bir çöküş başlayınca her şey birden çöküyor.
Tarih bu dönemi nasıl yazacak acaba?
“Cumhuriyet’in yıkılış dönemi” olarak mı?