Haberin Devamı
Bazı sabahlar kendi hayatımın tüm gerçeklerinden arınmış uyanıyorum.
İçinde yaşadığım olayların kahramanı değilmişim gibi sanki…
Başka bir ülkede, başka bir hayatta, başka bir kimlikte hissediyorum kendimi…
İşte dün de o sabahlardan biriydi…
Mutlu uyanmıştım.
Bu kirli siyasetin yazı yazarak bile parçası olmak istemiyordum.
Umut veren, hayatı, kadını erkeği anlatan yazılar yazmak istiyordum.
“Neyi kaybedersen kaybet hayallerini kaybetmeyeceksin, neyi aradığını unutmayacaksın, sevinçleri ne kadar hatırlarsan acının derinliğini o kadar kavrayacaksın” diyen yazılar.
Ne yazık ki bu mutlu, umut dolu dakikalar çok da uzun sürmedi.
O mutluluk bir sis gibi dağıldı ve günlerdir aklımda dolaşıp duran Kader’in görüntüsü çıktı ortaya.
12 yaşında evlenen, 13 yaşında çocuğu olan, 14 yaşında kendini öldüren Kader.
İnsan aklı tuhaf çalışıyor, Kader’in hikayesini okuyorsun, üzülüyorsun, sonra onu içinde bir yere koyup saklıyorsun ve bir sabah kendini mutlu hissederken birden Kader’in görüntüsü onu sakladığın yerden çıkıp geliyor.
Çünkü o gerçek.
Ne kadar “ben ben değilim bu sabah, bu ülkede yaşamıyorum, sizi de tanımıyorum, yalanlarınızla ilgilenmiyorum” desem de, o küçük çocukların, o çocuk gelinlerin acıları, o kahredeci gerçek bazen sana bile sezdirmeden ruhuna yerleşiyor ve ona bakmanı, onu düşünmeni istiyor.
Bu ülkede kızlar “alınır, verilir” hatta “satılır” evlilik adı altında.
Kızlar evlenmez, evlendirilir.
Kendisi evlenmeye kalkanı, kocasını ailesine rağmen seçeni vurup öldürürler.
Berdel usulü “evlendirilen” Kader’in de bu evlilikteki tek “iradesi” , kendini görmeye gelen erkeğe gülümsemek olmuş.
Gülümsedi diye vermişler.
Söz hakkı bu kadar.
Gelen adamı tanımıyor, bilmiyor, konuşmamış, huyunu suyunu, aklını, bilgisini anlamamış, üç dakika göstermişler, o da gülümsemiş, gülümseyince de evlendirip göndermişler.
Gülümsemekle başlayan maceranın sonucunda Kader av tüfeğiyle vurulmuş olarak ölü bulunmuş.
Kızların, söz hakkının olmamasının, evleneceği erkeği tanıma hakkına sahip olmamasının görünürdeki “açıklaması” Anadolu’nun ahlaki değerleri.
Tümüyle yalan tabii.
Kızlara söz hakkı tanımıyorlar çünkü kızları bir kazanç kapısı olarak görüyorlar, kızı kendi istedikleriyle evlendirip bazen güçlü bir akraba, bazen de düpedüz para kazanıyorlar.
Kızı, para karşılığında evlendirmek geleneğimizde var.
Kendi istediği erkekle evlenen kızları vuruyorlar çünkü o kızlar para kazandıran “sistemi” bozuyor.
Kader’in niye öldüğünü bilmiyoruz.
Vurdular mı, intihar mı etti henüz tam belli değil.
Ama on dört yaşında olduğunu, anne olduğunu ve öldüğünü biliyoruz.
Onu kurtaramadığımızı, onun gibi çok sayıda genç kızı ve kadını da kurtaramadığımızı biliyoruz.
Onlarla çok fazla ilgilenmediğimizi de, bu ilgisizliğimizle suç ortağı olduğumuzu da biliyoruz.
Bazı sabahlar burada yaşamıyormuşum gibi mutlu uyanıyorum.
Ama o mutluluğu hak etmeyen bir toplumun parçası olduğumu anlamam çok da fazla sürmüyor.
Bu ülkede mutlu olmak zor diye düşünüyorum.
Çok zor…