Erkekler sefilleştikçe kadınlar yiğitleşiyor…

Haberin Devamı

Ben hayatı kadınlar erkekler diye ikiye ayırmayı sevmiyorum. Kendimi de, bir başkasını da hiçbir zaman sadece kadın ya da erkek diye diğerlerinden aşağıda ya da yukarıda görmedim.

Aklıma gelmedi bu… Ama kadın olmayı hep çok sevdim…

Eminim erkekler de kendi hallerinden memnunlardır.

Memnunlardır belki ama herhalde kendilerini bir sorgulamaları da gerekiyor öyle değil mi?

Çünkü politikacılar, köşe yazarları, polisler derken erkeklerin bataklığa döndürdüğü bir toplumda yaşadığımızı görmek zorunda kaldık ne yazık ki…

Ortadaki şiddetle birlikte erkeklerin sefilliğine maruz kaldık hep beraber.

Erkekler şiddetin ve zulmün parçası olamaya gönüllü bu ülkede ne yazık ki…

Küçük çocuklara tecavüz eden hasta bünyeleri serbest bırakan hakimler, kadınlarını öldüren adamlar, insanların acılarını küçümseyen politikacılar…

Bizim bilmediğimiz neler oluyor bu erkeklere, bilmediğimiz hangi dertlerle örseleniyorlar da bu kadar vahşi oluyorlar acılara, kadınlara, gençlere hatta kendilerine bile, bilemiyorum…

Bilmeyi gerçekten isterdim…

***


Güzellikleriyle güvenilmezlikleri hep bir arada anılan kadınlar ise erkeklerin bataklığa döndürdüğü bir toplumda en güvenilen, zor anlarda kuşku duyulmadan sığınılacak limanlara dönüştü.

Gerçekten öyle oldu…

Erkekler sefilleştikçe kadınlar yiğitleşiyor bu toplumda farkında mısınız?

Üstelik her alanda, her ülkede neredeyse böyle.

Geçen sabah Turkcell’in davetlisi olarak bu yıl üçüncüsünü yaptıkları Türkiye’yi Büyüten Kadınlar Buluşmasında Güler Sabancı’yı dinledim.

Gerçekten etkilendim.

Sanırım hem pembe gözlükler takıp, hem de erkeklerin dünyasında başarılı olan, güçlü ve zarif bir kadını uzun zamandır dinlememiştim, çok hoşuma gitti.

***


Güler Sabancı dedi ki, “günümüzde dünyadaki en kuvvetli üç trend, iklim değişikliği, şehirleşme ve kadının iş hayatına katılımı. Bu yüzyıl kadınların yılı olacak. Buna çok inanıyorum.”

Bu inancının somut temelini gösteren rakamlar da verdi.

FED’in raporlarına göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde varlığın %51.3’ü halen kadınların elinde bulunuyormuş.

Bugün varlığın %51’ine sahip olan kadınların, 2020 yılında ise varlığın 2/3’üne sahip olacakları öngörülüyormuş.

Bu artışın sebebi ise, kadınların uzun vadeli ve daha iyi kazandıran kararlar verebilmeleriymiş.

10 yıl önce Fortune 500 şirketlerinin sekizinin CEO’su kadınken şimdi bu rakam 23 olmuş.

Türkiye ise 2012 rakamlarına göre Birleşmiş Milletler “toplumsal cinsiyet eşitsizliği endeksinde” 68. sıradaymış.

Dünya Ekonomi Forumu’nun 2013 yılında hazırladığı Gender Gap Raporu’na göre ise 136 ülke içinde 120. sırada yer alıyormuşuz.

Sabancı, Türkiye’de 2012 yılı itibariyle kadınların iş gücüne katılım oranının %30 olduğunu belirterek “Kadınların daha çok ekonomik katılımı sağlanmazsa Türkiye’nin bu şartlarla, 2023 hedeflerini gerçekleştirmesinin mümkün olamayacağını” da söyledi.

Birleşmiş Milletlerin Kadınların Siyasete Katılım Raporu’na göre 96 ülke içinde de 90. sıradaymışız.

***


Sabancı’yı dinlerken bir kez daha anladım, “kadınları küçümseyen, onları yönetime katmayı” reddeden her anlayış Türkiye’nin aleyhine olacak…

Biliyor musunuz, bugüne dek kadınlarını da harekete katan hiçbir örgüt mücadelesini kaybetmemiş….

Başı açık ve başı kapalı kadınların bir arada huzurla yaşayıp, enerjilerini ve zekalarını hayata katmalarına engel olan her yaklaşım bu ülkeyi bir belaya sokacak çok belli…

Şu anda iktidardaki erkeklerin yaptığı da bu gibi geliyor bana…

Kadınlarıyla yürüyen toplumlar kazanıyor…

Direnmeye gerek var mı?

DİĞER YENİ YAZILAR