‘En’li sorular sanata karşı “saygıda kusur” edildiği hissini veriyor.

Haberin Devamı

Sinema Dergisi beş bin okuruyla Tüm Zamanların En İyi 100 Türk Filmi’ni seçti.

‘En’ soruları beni ürküten, cevaplarını bir çırpıda vermekte zorlandığım, kolay kolay inandırıcı gelmeyen, seçilen konu neyse onun gücünü azaltan sorulardır benim için...

İnsanlara ne “en”li sorular sorarım ne de bana sorulan “en”li soruların cevaplarını bilirim kolayca...

O yüzden bu anket de bana sinemaseverle ilgili bir ipucu vereceği için başından beri merak ettiğim ama Türk sineması için sıkıcı bulduğum bir anketti doğrusu...

***


Belki daha önce de yazmıştım bunu, dedem bana beğenmeyle sevmenin farkını anlattığında daha çok gençtim.

Her sohbet ettiğimizde, kocaman olduğunu zannettiğim dünyamın duvarlarını bir cümlesiyle yıkar, aklımın güneş görmemiş bahçelerine bazen tek bir kavramla dalar, o incelikli anlatımıyla yepyeni ufuklarla buluştururdu beni...

Hayata kocaman pencereler açtırırdı...

Hala da öyle...

Dedemle her konuştuğumda insanın büyütecek ne çok penceresi var, onu anlarım...

Benim tek bir pencereden baktığım bazı konularda, o alır beni, her yanı cam bir kulenin üstüne çıkarır ve hayatı oradan görmemi sağlar.

Yeni düşünceler edinmemi, kendi düşüncelerimi tazelememi sağlar.

O yüzden En iyi 100 Türk Filmi hakkında yazmaya çalışırken bile onun anlattıkları geçiyor önce aklımdan...

Beğenmek ve sevmek farkı...

Ben bu farkı kendi başıma fark edecek kadar akıllı değildim ama onun torunu olmak insana bu şansı veriyor doğrusu...

Bu yazıyı yazmadan önce de onu aradım...

Yine uzun uzun sohbet ettik...

***


Sevmekle beğenmek arasındaki farkları konuştuk.

Dedi ki ‘Mozart’ı sevmeyebilirsin ama Mozart’ı beğenmiyorum dersen bir gerekçe göstermek zorundasın.’

‘Sevmek demek vazgeçmemek demektir, bıkmadığın zaman seviyorsun demektir...’

‘Beğenmek hemen bir günde olmaz... Bir geçmişi vardır...Ve beğeniyi zaman ölçer, beğenmekte ya da beğenmemekte haklı olup olmadığını zaman gösterir.’

***


O yüzden merak ettim ben de...

5000 sinema dergisi okuyucusu ya da sinemasever hangi ölçüyü kullanarak bu 100 filmi seçti acaba?

Ya da farkındalar mı acaba neden seçtiklerinin...

Hangi filmleri sevdikleri, hangi filmleri beğendikleri için seçtiler...

‘En’ iyi sorusunun sanatta karşılığı gerçekten var mıdır?

***


Anketin sonucu şöyle çıkmış:

1- Eşkiya, 2- Selvi Boylum Al Yazmalım, 3- Hababam Sınıfı 4- Babam ve Oğlum...

Tam listesi Sinema Dergisi’nin Kasım ayında çıkacak Türk Sineması Özel sayısında olacakmış.

Benim ilgimi çeken o liste değil...

Benim ilgimi çeken ilk üç ya da dört filmin iyi olmasına rağmen sinema tarihimiz hakkında pek bir fikir vermediği...

350 film arasından yapılmış oylama...

Bana sorsanız 350 farklı ilk 100 çıkardı o listeden...

Yatık Emine, Muhsin Bey, Masumiyet gibi filmleri ilk üçe koyabilecek insanlar da çıkabilirdi.

Gelin filmini koyanlar da...

Ya Anayurt Oteli...

Sanat eserlerini değerlendirirken “sevgimize” mi yoksa beğenimize” mi dayanarak seçim yapıyoruz.

Hababam Sınıfı filmini seçenlerin ölçüsü ne mesela, sevmek mi, beğenmek mi?

***


Ben, bu tür seçimlerin içinde hep bir haksızlık bulundurmasından endişe ederim doğrusu.

Tercihin ölçüsü belli değildir çünkü...

Sanat eserlerini böyle yarıştırmamalı.

Bir kitap ya da bir film için söylenebilecek en sağlam ve en güvenilir cümlenin “ben onu sevdim” ya da “ben onu sevmedim” cümlesi olduğuna inanıyorum.

Bu kadar kişisel bir değerlendirmenin de “yarış ölçüsü” olmaması gerektiğini düşünüyorum. Belki de bu yüzden, böyle listeler bana sanata karşı “saygıda kusur” edildiği hissini veriyor.

****


Kadın sanatçılar uzun mu yaşıyor?


Sanat... Bugün nedense hiç farkında olmadan aklım oralara gitti...

İstanbul Modern’de Hayal ve Hakikat sergisi var.

Türkiye’den Modern ve Çağdaş Kadın Sanatçılar...

1900’lü yıllardan günümüze, birçok faklı anlayışta eser vermiş kadın sanatçıların sergisi...

74 kadın sanatçının eserleri ilk defa yanyana... 22 Ocak’a kadar sergi devam ediyor.

Sergiyi gerçekten görmeniz lazım, seveceğinizi düşünüyorum.

Dün bu sergiyi sevdiğimi bilen bir arkadaşım sergiyle ilgili yazılmış çok ilgi çekici bir yazı göndermiş bana.

Radikal’den Elif Ekinci yazmış, o da

Milliyet’ten Meral Tamer’in yazısından alıntı yapmış.

Sergi kataloğununun ilk yarısındaki 42 sanatçıdan 39’u 60 yaşın üzerindeymiş.

74 sanatçıdan ilk 22’sinin -sergide yer aldıkları sırayla- yaş ortalaması 80 imiş.

Buradan da kadın sanatçılar daha uzun mu yaşıyor sorusu çıkmış...

Ben bu pazar sergiye bir daha gideceğim...

Her kadın sanatçının yaşadığı dönemdeki erkek sanatçıları da ‘yanımda götürerek’.

Merak ediyorum sanat ömrü uzatıyor mu? Yoksa kadın sanatçılar mı uzun yaşıyor gerçekten?

DİĞER YENİ YAZILAR