En çabuk öğrendiğimiz duygu özlemek mi?

Haberin Devamı

Çıngıraklı bir rüzgar gülü asılı kapıda…

Rüzgar her estiğinde şıkırdıyor…

O ses her defasında rüzgarla beraber hayatımıza karışıyor.

Rüzgarın ne zaman eseceğini, hangi rüzgarın onu kıpırdatacağını bilmiyorum.

Tıpkı duygular gibi…

Her olayda, her rüzgarda farklı bir şekilde ama hep aynı etkili şıkırtıyla karışıyorlar hayatımıza.

Duygularımızın sesini ne zaman, nasıl duyacağımızı bilmiyoruz.

Bazen acı veriyorlar, bazen gülümsetiyorlar, bazen umutlandırıyorlar, bazense sadece ince bir sızı bırakıyorlar.

Hep merak ediyorum…

Nasıl oluşuyor duygularımız?

***


Bütün ruhumuzu ne zaman, nasıl sarıyorlar?

Birbirlerinin içlerine nasıl saklanıyorlar?.

Bizi nasıl yönetiyorlar?

Hangisi reisleri?

Hangisi en çelimsizi?

Hangisini en hızlı fark ediyoruz?

Hangisin belki farkına bile varmıyoruz?

Kim kimi yönetiyor, onlar mı bizi, biz mi onları?

***


Geçen gün sabahın erken bir saatinde Leyla’yla sabah yürüyüşüne çıktık.

Leyla beş yaşında.

Bana hiç beklemediğim bir anda ‘anne ben özledim’ dedi.

Uzun uzun sohbet ettik sonra…

Sonra bir süre sessiz yürüdük.

O uzakta gördüğü köpeklerin yanına gitti, ben onu izledim…

Özlemeyi nasıl bu kadar iyi biliyor diye merak ettim.

En çabuk öğrendiğimiz duygu özlemek mi diye düşündüm.

Beş yaşında bir çocuk bu duyguyu nasıl bu kadar iyi anlatabiliyordu…

***


Rüzgarda ilk şıkırdayan duygu özlemek sanırım.

Özlemeyi belki de en iyi çocuklarda gözlemliyor insan…

Çocuklara bakmanız yeterli aslında…

Kızgınlıkları kızgınlık değil, sevgileri şartlı değil, üzüntüleri geçici, öfkeleri komik…

Ama özlemeleri…

Özlemek başka duygulara benzemeyen bir şekilde çocukların içinde de kendini güçlü bir biçimde hissettiriyor.

Çocuklar da sizin gibi benim gibi özlüyor.

***


Özlemek…

Benim en sevdiğim duygudur…

Özledin mi pek çok şey olursun çünkü…

Özledin mi seviyorsun demektir

Özledin mi öfkelenirsin ayrılığa…

Özledin mi kıskanırsın sevdiğini…

Özledin mi beklemeyi de, sabretmeyi de öğrenirsin…

Özledin mi kavuşmayı da bilirsin...

Özledin mi yaşıyorsun demektir.

Ama sanırım özlemenin en çarpıcı tarafı, bazen hiç tanımadığımız, bazen de özlemek için yeterince tanımadığımız birini de özlüyor olabilmemiz.

***


Nasıl usul usul sokulur ruhumuza o sızı…

Başka hiçbir duyguya benzemeyen bir hali vardır özlemenin…

Bir bütünden bahseder gibi bahsederiz ondan ‘özlüyorum.’

Sürekli ve tekdüze gibi…

Oysa ki nasıl başladığını hiç bilemezsin, sadece bir anda nefessiz bırakacak kadar acı verir, o anda anlarsın özlemenin nasıl bir şey olduğunu.

Ne rüyalar, ne hayatınız, ne başka şeyler içimizdeki o gizli esrarın ipucunu vermez.

En güvenli anınızda, belki küçücük bir işaret içinizdeki özlemin fitilini ateşler…

O an yanınızda olmayan birinin sadece sesini duymak için kıvranırsınız.

Özlemek, o yakıcı istek, her şeyin önem sırasını değiştirir…

Leyla için bile…

Bazen bir çocuğu bile dondurmayla kandıramazsın...

O, özlediği insanın sıcaklığını ister.

DİĞER YENİ YAZILAR