Haberin Devamı
Gazetede yazı yazan birinin başına gelebilecek en büyük felaket ağır ağır bana da yaklaşıyor.
Gazete haberleriyle ilişkim gevşiyor....
Okuduklarım nedense bana bir türlü gerçek gelmiyor.
Haberleri, o haberlere yapılan yorumları okudukça sanki bir ışığın önündeki elin duvara yansıyan gölgesini izliyormuşum duygusuna kapılıyorum...
El bir sürü hareket yapıyor ama gölgesinden başka hiçbir şey görmüyorum...
El bazen kaplan, bazen tavşan, bazen kaçan, bazen kovalayan oluyor ama ben onların hepsinin hep aynı gizli elin oyunları olduğu duygusundan sıyrılamıyorum...
Siyaset dünyamız hakkında, Türkiye’de olanlar hakkında, duvarda görgümüz gölgeler hakkında yorum yapmak, bir başka tavşan gölgesi halinde duvara yansımakmış gibi geliyor bana.
Bu ülkede olanların ya da olanlar diye gözüken şeylerin tümden yalan olduğu duygusundan kurtaramıyorum kendimi.
Ne iktidardaki bir siyasinin iktidar, ne muhalefteki bir siyasinin muhalefet olduğunu düşünüyorum.
Onları, gizli elin her kıpırtısında bir başka kılığa giren çaresiz, etkisiz, her an şekil değiştirebilecek ya da kaybolacak gölgeler olarak görüyorum...
Çocuklar, hayalle gerçeğin içiçe geçtiği, gerçekle gerçek olmayanın sürekli yer değiştirdiği, hayatın keskin sınırlarından kopuk bir belirsizlik içinde kendilerince dalgalanarak yaşarlar ya...
Mesela bir çizgi roman kahramanı en büyük dostları, bir filmin kötü adamı en büyük düşmanları olur ya...
Onların sevgisi ve düşmanlığıyla kendi minik hayatlarını yaşarken, gerçek tehlikeler karşısında gözlerini kapattıklarında o tehlikenin de kaybolacağına inanırlar ya...
Bizim siyaset dünyamız da öyle işte...
Gerçeklerden kopuk bambaşka dünyaları, düşmanları, savaşları var sanki...
Sadece duvardaki gölgelere bakıyorlar...
Gölgeler onlara ne gösteriyorsa ona göre bağırıyor, korkuyor, saldırıyor ya da siniyorlar.
Mesela CHP...
Çoktan duvardaki kurultay kavgası gölgelerine dalmış, dünyayı unutmuşlar...
Ne Uludere, ne devlet krizi, ne ihale yolsuzluğu...
Onların derdi kurultay.
Mesela AKP...
Onlar çoktan Erdoğan sonrası dünyanın savaşlarına girmiş durumdalar.
Kürt meselesine, ihale vurgunlarına falan aldırdıkları yok.
Cemaat’le kavga da herhalde Erdoğan sonrasını belirleyecek bir kavga onlar için.
Pazu gücüyle, fetihleriyle, Türk olmakla övünen Türkler sanat, sevda işleri, yaratıcılık gibi çocuksuluğa her zaman kendi içinde yer veren alanlarda çocukluklarını tümden unutuyorlar ama...
Çocukluğa hiç yer olmayan siyaset ve diplomaside tam bir çocuk gibi davranıyorlar...
Hepsinin kendi hayali kahramanları, hayali dostları ve hayali düşmanları var.
Sadece gerçeklerle ilgilenen dünyayla o yüzden hiçbir zaman anlaşamıyor, birbirlerini anlayamıyorlar...
Ve tam bir çocuk gibi kendilerini dünyanın merkezine koyuyorlar...
Onlar için iyi olan bütün dünya için iyi, onlar için kötü olan bütün dünya için kötü...
Gölgeleri oynatan eli merak ediyorum ben.
Onların çocuk olduğunu bilen biri sadece onları değil hepimizi oynatıyormuş gibi geliyor bana bazen...