Dünya liderleri vardı biz yoktuk…

Haberin Devamı

Rosa Luxemburg’un dediği gibi “asıl özgürlük ötekinin özgürlüğüydü.”

Bizim özgürlük adına en az bildiğimiz anlayış bu, değil mi?

Bizim özgürlüğümüz kendimizin ne kadar özgür olduğu çünkü… Hatta daha da beteri, bizim için asıl özgürlüğü bize benzemeyenin ne kadar az özgür olduğu belirliyor, bize benzemeyenin özgürlüğü azaldıkça, biz yeterince özgür olmasak da kendimizi özgür hissedebiliyoruz.

Belki de o yüzden “ortak bir özgürlük düşmanlığı” var ve hiçbirimiz özgür olamıyoruz.

***


Ölümü bütün dünyada olağanüstü bir saygı duruşu ve ortak bir acıyla karşılanan Mandela’nın ise, özellikle hapishaneden çıkıp yönetime geldikten sonra, en bildiği özgürlük tanımı ötekinin özgürlüğüydü.

Sanırım bizim yöneticiler Mandela’yı hiç merak etmedi, kim olduğuyla, ne yaptığıyla pek ilgilenmedi.

Mandela’yı merak etseler belki de bir başka siyasetle karşılaşırdık.

Mandela kimdi diye merak etmeyecek kadar kendi saltanatlarıyla dolu yöneticilerin yönettiği bir ülke çünkü burası.

Başbakanlık’tan Futbol Federasyonu’na, muhalefet partisinden Kürt siyasilere kadar aralarında kaçı Mandela kimdir diye gerçekten merak etmiştir acaba.

Sanırım pek azı.

***


Merak etselerdi bilirlerdi çünkü ırk ayrımıyla mücadelenin sembolleşmiş isminden, “Apartheid” rejiminin karşısına dikilmiş gencecik bir liderden, yaşadığı ülkenin ilk siyah avukatından, devletin tüm ırkçı otoritesine karşı “Sadece beyazları temsil eden ve onlardan oluşan parlamentonun kararlarına uymak zorunda değilim” diyerek devlete karşı silahlanan, Nobel Barış Ödülü sahibi bir devrimciden bahsedildiğini...

Kabile büyüklerinin ona taktığı ismiyle, “Madiba” olduğunu…

Güney Afrika’nın ilk siyahi avukatı olan Nelson Mandela’nın kendi ırkına yapılan ayrımlara karşı çalışmalara üniversitedeyken başladığını…

Demokratik anlamda mücadelenin mümkün olmadığını gördüğü için Umkhonto we Sizwe’yi kurduğunu -Bu örgüt silahlı bir örgüt- ve destek toplayabilmek için yurt dışına çıktığını.

Sosyalist ülkeleri dolaşıp, dünyanın pek çok ülkesinden destek aldığını.

Robben Adası’nda 27 yıl tutuklu kaldığını… 1990’da serbest bırakıldığında onu karşılayan yüz binlerce kişiye yaptığı konuşmada “Ben beyazların tahakkümüne karşı savaştım, siyahların tahakkümüne karşı savaştım, demokratik ve özgür toplum fikrini öğütledim, bunun için ve bunu başarmak için yaşadım; bunun için ölmeye de hazırım” dediğini… Hapisten çıktıktan sonra 1994 seçimlerinde ise cumhurbaşkanı seçildiğini.O günden beri partisi ANC’nin iktidarı kaybetmediğini.

Mandela’nın beş yıl devlet başkanlığı yaptıktan sonra koltuğunu kendi isteğiyle bırakıp görevinden ayrıldığını…

***


İşte o Mandela 95 yaşında hayata gözlerini kapadı geçtiğimiz günlerde.

Türkiye’den Mandela’nın cenaze törenine Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay katıldı. Ne Tayyip Erdoğan ne Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gitti bu törene.

Dünya liderlerinin tümünün katıldığı cenazeye biz gitmedik.

Atatürk ödülünü reddettiği için mi, zihinlerin gerisinde bir Mandela Apo paralelliği kurulduğu için mi, bir zamanlar “terörist” olarak kabul edilen birinin devlet başkanı da olabileceğinin vurgulanmasından hoşlanmadıkları için mi bilmiyorum.

***


“Beyaz adamın” bir vakitler “terörist” dediğine bugün bütün dünya “kahraman” diyor.

Sanırım, Mandela bir kahraman olmayı “savaşmayı ve barışmayı” bildiği için hak etti insanların gözünde.

Bu ikisini birden becerebilen çok az insan var çünkü yeryüzünde.

Hapisten çıktıktan sonra “intikam” peşinde koşmadan, siyahları ve beyazları bir arada tutmak için çalıştığı ve bunu başardığı için bütün dünyanın saygısını kazandı, “bilgeliğin” sembolü oldu.

***


Bütün ülke tarafından bir kahraman olarak selamlandığı halde “iktidar” peşinde koşmayacak, “düşmanlarının” hakkını da savunacak, “intikam” almak istemeyecek, bütün toplumu “ortak değerler” etrafında birleştirecek bir liderimiz var mı bizim?

Bütün dünyada saygıyla anılan bir liderimiz? Bu tanıma aday olabilecek bir liderimiz bile yok.

Belki de bu yüzden, Amerika’nın Obama, Clinton ve Bush tarafından temsil edildiği Mandela’nın cenazesine hiçbir lider gitmedi buradan.

DİĞER YENİ YAZILAR