Atatürk dönemiyle ilgili bir hikâye anlatırlar.
İzmir’de, Heykeltraş Münir Hayri Egeli “Atatürk heykeli yapacağım” diye İzmir Belediyesi’ne başvurmuş. Paraları almış. Bir zaman sonra geri gelmiş, heykelin hazır olduğunu söylemiş.
Heykeli bir meydana koymuşlar, üstünde de örtü...
Atatürk’ü de heykelin açılışına davet etmişler.
Kalabalık toplanmış, müthiş bir heyecanla örtü açılmış.
Altından çıkan heykele bakakalmış herkes.
Limon kadar bir kafa, geniş omuzlu, 2 metrelik bir gövde, 30 santim bacaklar...
Atatürk çok kızmış, emir vermiş: “Derhal
yıkın bunu.”
Hemen yıkmışlar.
Heykel yere devrilip parçalandığı anda içinden süpürge başı, paçavralar, bez parçaları
saçılmış etrafa...
Rivayet edilir ki bunu gören Atatürk, heykeltraşı bizzat dövmek için üzerine yürümüş ama hemen kaçırmışlar Münir Hayri Egeli’yi.
Bizde de ‘devlet’ denilen garip bir heykel var.
Bacaklar kısa, gövde büyük, kafa küçücük...
Herkes bu heykelin tuhaf olduğunu bilirdi ama pek dile getiremezdi.
Çünkü “Bu heykel tuhaf” demek biraz tehlikeliydi o zamanlar.
Hâlâ tehlikeli belki de ama... Nasıl olduysa bir yerlerden bir rüzgâr esti, bizim heykel de devrildi işte.
İçinden raporlar, planlar, çeteler, cuntalar, cesetler, silahlar fırlayıp etrafa yayıldı.
Ve Türk devletinin sakatlanmış yapısı tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Çarşamba günü Taraf, Radikal ve Star gazetelerinin manşetleriyle heykel bir kez daha devrildi.
Ve içinden Balyoz Planı’yla ilgili yeni belgeler, daha önce ortaya çıkan Çarşaf ve Sakal darbe planlarının operasyon timleri etrafa saçıldı.
Çok uzun zamandır, bu darbe planlarını aklamaya çalışan genç, yaşlı birçok gazeteci var. Hukuk adamları var, bu planları yapanların akrabaları var. Siyasetçiler var.
Bu son belgelerden sonra ne düşündüklerini o kadar çok merak ediyorum ki...
Çarşamba günü Hürriyet ve Milliyet gazeteleri, Gölcük Donanması’nda ortaya çıkan bu yeni belgelerden tek bir satır bile bahsetmemişti. Hürriyet hiç koymazken, Milliyet ne olduğu anlaşılmayan sanki koymuş olmak için koyduğu bir haber yapmıştı.
Açın gazete koleksiyonlarını inceleyin.
Yıllar boyu necip Türk basını generallerle ilgili ne yazmış?
Eleştirmiş mi? Valiler hakkında ne yazabilmiş? Devlet ve askeri erkâna ilişkin hiç fikir yürütebilmiş mi?
Sonra açın o gazetelere bir kez daha bakın şimdi...
Bazıları sessizlikte dirense bile “suskunluk geleneği” yıkılıyor.
Bu geleneği kim yıktı peki?
Buna bile açık yüreklilikle cevap veremeyenler, herhangi bir konuda “samimi” bir yazı yazabilirler mi?
Samimiyetsizlikle ve çarpıtmalarla da ne gazetecilik olur, ne politikacılık...
Olsa olsa sahtekârlık ve yalancılık olur.
Ferit Şahenk neden televizyona çıktı?
Dergi okumayı, sayfalarını karıştırmayı çok severim. Kitapçıların dergi reyonlarında çok vakit geçiririm.
Geçtiğimiz ay çok da sık okumadığım ama kapağında Ferit Şahenk, eşi Diana ve kızı Defne’nin fotoğrafını görünce Ceo Life dergisi aldım. Merak ettim Ferit Şahenk’in ne anlattığını.
Geçen gece, Salı akşamı da Bloomberg televizyonunda Kenan Erçetingöz’ün 60 Dakika programına çıktığını gördüm Doğuş Holding’in başkanı Ferit Şahenk’in...
Bu sefer şaşırdım...
İş dünyasının patronlarının ortalıkta fazla gözükmediğini hepimiz biliriz.
Ferit Şahenk’in hayatında ne değişiyor olmalı ki, medya planmasını yapan danışmanları ya da kendisi bu görünmezliği ortadan kaldırıp bütün samimiyetiyle bir patron profilinin sergilenmesini planlamışlar, diye merak ettim...
Hem programı hem dergideki röportajı dikkatlice seyredip okudum. Birbirine çok benzer konulara ve cümlelere rastladım.
Sanki programdan ve röportajdan önce “Sadece bu konulardan konuşuruz” diye için çerçevesi belirlenmiş gibi geldi bana.
Ama konuşulacak konuları kendisi belirlemiş olsa bile cevapları gerçekten samimiydi Ferit Şahenk’in...
Bunu çok sevdim doğrusu...
Bu röportajların neyin planlaması olduğunu sezemedim ama Ferit Şahenk hakkında ilgi çekici birçok şey öğrendim...
* Son bir senede 25 kilo vermiş. 101 kilodan 76 kiloya düşmüş.
* Eşi Diana bir sabah “Artık yeter, bu gidiş gidiş değil” deyince “Bu ihtarı ciddiye almamazlık yapamazdım” diyen Ferit Şahenk hemen Almanya’da bir detoks programına katılmış. Bir senede üç kez oraya giderek fazla kiloları vermiş.
* Detay adlı bir sağlık merkezi kuruyormuş.
* Her sabah 08.15 gibi kalkıyormuş. Akşam 20.15 gibi evlerinde yemek yeniyormuş.
* Kızını yeni yıl hediyesi olarak Lady Gaga konserine götürmüş. Her türlü müzik dinlemeyi seviyormuş.
* F.Bahçe maçlarına mutlaka kızı ile gidiyormuş.
* İspanyolca öğrenmek istiyormuş.
* Fotoğrafçılığa meraklıymış, yeniden fotoğraf çekmeye başlayacakmış. Ara Güler’den ders almak istiyormuş.
* Teknoloji merakı ve her son çıkan ürünü alması eşini artık kızdırıyormuş.
* 30 bin çalışanı varmış. İşkolik değil insankolikmiş. İş arkadaşları ile arkadaşlık yaparmış.
* Doğuş Holding’in 2011 teması “farkındalık”mış.
* Yazılı basını hiç düşünmemiş.
* Türk Telekom Arena’da çıkan olaylar için “Devlet büyüklerine saygı önemlidir, keşke böyle olmasaydı” diye düşünüyormuş.
* Bir gün Fenerbahçe Başkanı olmayı düşünmüyormuş.
Bu soruların cevabı var mı?
* Gölcük’te çıkan yeni Balyoz belgelerinden sonra Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Lodrik yeni bir kitap yazacak mı?
* Sabah gazetesinde yayınlanan GENAR’ın “Bugün seçim olsa AK Parti 46.4, CHP 24.3 oy alırdı” araştırmasına ne kadar güvenebiliriz?
* Adnan Polat’ın TOKİ Başkanı karşısında süklüm püklüm kalmasının gerçek sebebi, bütün TOKİ inşaatlarına seramikleri Ege Seramik’in (sahibi Polatlar) vermesi olabilir mi gerçekten?
* Akif Beki, Abdullah Gül’ün görev süresinin tartışılmasını “Çok ayıp bir tartışma” olarak değerlendirmiş. Oradan anlıyorum ki Cumhurbaşkanı’nın görev süresi tartışması hassas bir konu. Gerçekten Abdullah Gül kaç yıl daha Cumhurbaşkanı kalacak?
* Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolas Papulyas’ın Ermenistan Başbakanı’na “Halklarımızı aynı barbarlar katletti” dediğini Ahmet Davutoğlu duydu mu? Gerçekten komşularımızla sıfır sorunumuz mu var?
* Darbe yapmayı planlamaktan hiç vazgeçmeyen ama planlarını saklamayı bile beceremeyen askerlerin darbe yapsalar ülkeyi yönetmekte başarılı olacaklarına inanmamız mümkün mü?
* Kurtlar Vadisi Filistin filmi için, Kurtlar Vadisi ekibi gala yapmayacakmış. Çünkü galalar kutlama için yapılırmış, oysa bu film bir drammış. Acaba Kurtlar Vadisi’ni yazan dostlar, ne zaman çektikleri filmlerle dünyayı kurtaracakları inancından vazgeçecekler?
* Türkiye’de kaç tane Atatürk heykeli vardır ve bu heykelleri yapanlar kaç para kazanmıştır?
Yılmaz Erdoğan’ın yeni filmi Bozcaada’da
Yılmaz Erdoğan, yeni bir film üzerinde çalışıyormuş. Ve filmin hikâyesi bir tabiat harikası olan Bozcaada’da geçiyormuş. Filmin yönetmen koltuğunda da “Romantik Komedi” filminin yönetmeni Ketche, yani Hakan Kırkavaç oturacakmış. Duyduğuma göre filmde, Yılmaz Erdoğan herşeyi Ketche’ye bırakıyormuş, hatta BKM ekibi yerine Ketche’nin seçeceği farklı oyuncularla yola çıkılacakmış. Ve filmin çekimleri de Mayıs’ta başlıyormuş. Ne diyelim... Bu yenilik kulağa hoş geliyor.
Kurtlar Vadisi Filistin’i bırak, Nonel ve Vovel’e bak
İsrailli Oreet Ashery ve Filistinli Larissa Sansour işgal altındaki Filistin’le ilgili bir çizgi roman yapmışlar.
Nonel ve Vovel isimlerini verdikleri, kendilerinden yola çıkarak yarattıkları bu süper kahramanlar hikâyenin kahramanları.
İngiltere’de yaşayan iki sanatçı üç yıldır birlikte çalışıyorlar.
Şu anda Tophane’deki DEPO’da
Felafel Yolu adını verdikleri bu sergilerinde, çizgi romanın kare kare sergilenmesinin dışında, ikilinin üç yıldır beraber çalışmasının ürünü üçleme ve Felafel’in İsrail tarafından işgali üzerine 20 kısa video da var.
Dünyanın anlayışına göre ‘düşman’ olan bu iki sanatçıdan, sergi açılışı için burada olan İsrailli Oreet Ashery’nin röportajını okudum.
“Kitapta iki süper kahramanımız var, bir virüse maruz kalıyoruz. Virüs yüzünden süper kahraman haline geliyoruz ama aslında sanatçı olmak istiyoruz. Ama laboratuardakiler artık süper kahraman olduğumuz için sanatçı olamayacağımızı söylüyor. Virüs yaratıcı enerjimizden besleniyormuş, biz de Filistin’i kurtarma görevine çıkıyoruz!” diye anlatmış hikâyeyi.
Ashery, İsrail ordusunda askermiş aslında.
Ordudan ve İsrail’den ayrılabilmek için bir İngiliz’le evlenmiş.
Şimdi de bir Filistinli sanatçıyla beraber Filistin’deki işgalin bitmesi gerektiğini söylüyor.
Dost, düşman, sanat, gerçek, doğru; hayatla ilgili birşeyleri merak ediyorsanız cevapları DEPO’daki sergide.
27 Şubat’a kadar devam ediyor...