Haberin Devamı
Bazen düşünüyorum gerçekten en zor neyi unutuyoruz acaba diye? Hafıza en zor neyi siliniyor?
Kokuyu mu, mutluluğu mu, acıyı mı, aşağılanmayı mı?
Bunun tam cevabını bilmiyorum ama sanırım hafızaya belli bir “şiddette” çarpan olaylar orada öyle bir iz bırakıyorlar ki, bir daha kolay kolay unutulmuyorlar.
Geçen gün hafızalarımıza çok şiddetli bir biçimde acı çarptı, Suriye’de Esad rejimine karşı olan muhaliflerin işkence ile katledildiğini gösteren fotoğrafları gördüğümüzde…
Sanırım bir daha hiç unutamayacağız işkenceyle öldürülen o insanları…
Ve onlara bu zulmü yapanları…
Galiba peygamberler diyarının çöl yanığı çocukları hiçbir zaman “sevap uğruna”yaptıklarından çektikleri acıları, günahlarından çekmediler…
Peygamber topraklarında kan hiç durmadı…
Birbirini katletmek neredeyse hiçbir zaman ‘günah’ olmadı.
Tarih boyunca sulh ve sükuna bir türlü kavuşamayan, çölleri kadar sonsuz savaşlara girip çıkan, mümini, münafıkı, evliyası, diktatörü, korsanı, katibi birbirine karışmış bu topraklarda kavga bir türlü dinmedi.
“Petrollerinden daha az akla, evliyalarından daha çok diktatörlere” sahip olmayı ölerek ödediler...
Hala da ödüyorlar…
İnsan fotoğraflara bakarken tuhaf bir hisse kapılıyor.
Acını yanında bir de aşağılandığını hissediyor.
Böyle bir dünyada yaşadığın için aşağılanıyorsun.
Bu diyarda zorbalar her yana herşeye sahip olduğu için aşağılanıyorsun.
Zorbaların zulmü bu topraklarda hiç bitmediği için aşağılanıyorsun.
Yok sayıldığın için aşağılanıyorsun.
Bizim bugünlerde kendi ülkemizde yaşadıklarımız da aşağılayıcı değil mi?
Evet, ağır işkencelerle ölmedik ama yaralandık.
“Ülkenin sahibi biziz, biz her şeyi yaparız” diyorlar.
“Siz yoksunuz” diyorlar…
Eskiden laikliğe en çok sahip çıkar gözüken güçlerle, Türkiye’nin özgür, rahat, ümitli bir yaşama geçmesini engelleyen güçler aynı güçlerdi…
Şimdi de Müslümanlığa en sahip çıkan gözüken güçler, dürüstlüğü, hak yememeyi, eşitliği, merhameti yok eden güçlerle aynı güçler…
Şeriattan korkanlar, şeriatın panzehiri özgürlüğü ve demokrasiyi bu ülkeye kendi çıkarlarına uymuyor diye getirmedi…
Bugün de haksızlıktan bahseden herkes haksızlığın panzeri olan hukuku ülkeye getirmeye korkuyor, kendi çıkarları yüzünden. Birbirlerinden hiç farkları yok.
Hepsi de bizi zorbalıklarıyla yaralayıp aşağılıyor.
Suriye’de insanları işkencelerle öldürüyorlar.
Faşizmin ve zorbalığın en kanlı katliamlarından birini gerçekleştiriyorlar.
Biz oradaki insanlar gibi öldürülmediğimiz için şanslıyız.
Ama bizim de paralarımızı çalıyorlar, hukuku sindirerek sesimizi kesiyorlar, itiraz etmemizi tehditleriyle engellemeye uğraşıyorlar, korkutuyorlar, bastırıyorlar.
Zorbaca bir gözü karalıkla bizi kendi ülkemizde hukuksuzluğa ve haksızlığa mahkum ediyorlar.
Bu topraklardan katil ve hırsız zorbalar çıkıyor.
Ne cinayetleri, ne hırsızlıkları unutabilelim.
Bizi, hafızamız ve o hafızaya şiddetle çarpıp yer eden acılar kurtaracak.
Canımıza ve paramıza sahip çıkamasak da hafızamıza sahip çıkalım.
Unutmamak tek ümidimiz…
Unutarak, Homeros’un deyimiyle yaraya bir de aşağılanma eklemeyelim…