Dün babam, ben, Leyla çitaları izledik... Bunu karar vererek yapmadık ama televizyonda rastladığımız doğanın çekiciliğine karşı koyamadık sanırım...
Çitalar, antilopları kovalarken biz de doğanın gerçeklerinden konuşmaya başlamıştık bile...
“Her şeyin bir dengesi var doğada, çitalar en hızlı koşan hayvanlardır ama ancak 100 metre koşabilirler” dedi babam...
En hızlının bile bir sınırı vardı doğanın içinde...
Çitalar, aslanlar, antiloplar, sırtlanlar, filler, zürafalar...
Kendi içlerindeki o “vahşi” ve kanlı denge…
Doğadan, vahşetten, dengeden konuşurken babam bize eskiden yazmış olduğu bir hikayeyi anlattı.
***
Bir gün avcılar cok iri bir hamile kaplanın peşine düşerler...
Hayvanı sıkıştırıp saldırırlar…
Hamile kaplan avcıların elinden kurtulup kaçar… Hızla koşarak saklanacak bir yer bulur kendine…
Ama heyacandan ve yorgunluktan bir kaya dibinde doğum yapar ve ölür.
Minik yavru tek başına o kayanın dibinde kalır.
Dağ keçileri bulur onu… Yavru kaplanı aralarına alıp büyütürler.
***
Tam bir dağ keçisi gibi büyür yavru kaplan. Ot yer, meler, dağlarda kemirecek diken arar, kendini tam bir dağ keçisi sanır yani.
Bir gün dere kenarında otlanırken artık iyice irileşip büyüyen yavru kaplan uzaklardan gelen bir kaplan görür.
Kaplanı gören diğer keçiler bütün güçleriyle kaçarlar.
Ama yavru kaplan keçi gibi meleyip keçi gibi otlamasına rağmen bir keçi gibi değil de bir kaplan gibi durur, korkmaz.
***
Durup bakar saldırmak için yaklaşan kaplana.
Kaplan, kaçan keçilerin peşinden koşup aralarından birini yakalayarak öldürür ve öldürdüğü keçiyi sürükleye sürükleye suyun kenarına getirir.
İki kaplan ölü keçinin başında karşılıklı dururlar. Avcı kaplan müthiş bir gürültüyle kükrer, yavru kaplan da buna karşılık tuhaf bir sesle meler.
Duyduğu sese şaşıran avcı kaplan yavru kaplanın ensesinden tutup öldürdüğü keçinin başına getirir ve yüzünü keçinin etine bastırır.
Ve başlar keçiyi parçalamaya….
***
Yavru kaplan önce direnir ama sonra içgüdülerine yenilip ölü keçiyi yemeye başlar.
Sonra da avcı kaplana bakıp hayatında ilk defa gerçek bir kaplan gibi kükrer.
Kendini keçi sanan kaplanın bir kükreyişle gerçek kimliği ortaya çıkar.
Kaplan kaplan olur.
***
Leyla gözünü ayırmadan televizyona bakarken bir yandan da babam bunu anlatıyordu bize...
Ben de kendini keçi zanneden kaplanı düşünüyordum.
Kendimizi zavallı bir yavru keçi zannediyoruz hepimiz bu ülkede... Belki de değiliz… Belki de bir kaplanız.
Siz belki kendinizi çok korkak zannediyorsunuz ama belki en cesurumuzsunuz…
Siz belki kendinizi çok ürkek zannediyorsunuz ama belki de en yiğidimisiniz…
Belki de içinizde bir kaplan yok, gercekten keçisiniz.
***
İçimizde ne kimlikler taşıdığımız bilmiyoruz ki...
Aslında hangisiyiz seçemiyoruz.
Bir keçi miyimiz yoksa bir kaplan mı?
Bu soruyu sorduğunuzda, cevabını bulabilmek için tek bir yol var.
Kükremeyi denemek.
Bunu denemeden gerçek cevabı bilmek hiçbirimiz için mümkün değil çünkü...