Haberin Devamı
Çok garip bir ülke oldu burası…
Bunu söylemenin sıradanlaştığı kadar garip.
Yaptıkları akla, mantığa, insafa uymuyor, polisler çocukları öldürüyor mesela…
İçişleri bakanı bunlar başka bir ülkede oluyormuş gibi aldırmaz duruyor, başbakan o polisler için “destan yazdılar” diyor.
Bir devletin yapmaması gereken işler bu garip ülkede her birimizi yaralayarak gerçekleşiyor…Yapılması gerekenlerse bir kuytuda uyutuluyor usulca…
Tuhaf bir aldırmazlık, ciddiyetsizlik var her yerde…
Bir gerginlik, bir öfke hakim insanlarda.
Hiçbir gerçek hak ettiği reaksiyonla karşılaşmıyor…
Her bir şey çözülmüyor…
Ahmet İnsel Radikal’de yazdı geçen gün.
Okurken tam ne hissedeceğimi bilemedim açıkçası.
Güldüm…
Ama aklım da bir karıştı doğrusu…
Başbakan 17 Temmuz’da AKP İl Başkanlarına yaptığı konuşmada: “Daha ortada sandık yok, sonuç yok şimdiden ortaya dökülmeye başladılar. Bir genç, ‘oruç tutmadım diye bana saldırdılar’ diyerek karakola gidiyor. Polis de ‘kardeş Ramazan yarın başlıyor. Gel çayımızı iç’ diyor. Yenilgilerine şimdiden bahane üretiyorlar” diye bir konuşma yapmış.
Ertesi gün ortaya çıkmış ki bahsettiği olay, Zaytung’un muhafazakâr versiyonu olan bir sitede, laiklerle dalga geçmek için uydurulmuş bir habermiş.
Başbakan, danışmanlarının önüne koyduklarına inanmış.
Bugüne kadar Başbakan’dan bu konuda bir düzeltme ve özür gelmedi sanırım.
Bir gerçek daha kuytulara bırakıldı…
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş hükümet için “şu an çözüm sürecinin tıkandığının söylenemeyeceğim ama hükümetin atması gereken adımlarda lakaytlık, ciddiyetsizlik var. Meseleyi derin anlamak ve stratejik yaklaşmak yerine öyle tek taraflı bildiğini okuma tarzı var” dediğinde, ben o ciddiyetsizliği ve lakaytlığı aşacak hamleler beklemiştim…
Herhalde yakında hükümet güçlü bir adım atar diye düşünmüştüm.
Yanılmışım.
Oysa ki çok ciddi bir Kürt sorunu var çözülmeyi bekleyen.
Üç hafta önce Hürriyet Gazetesinde Cansu Camlıbel’in PKK’yı dünyada en iyi bilen gazetecilerden biri olarak tanınan Aliza Marcus’la yaptığı röportajı hatırlıyor musunuz?
Marcus demişti ki “Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde iki seçenek var; ya demokratikleşme yoluyla bu meseleyi çözecek ya da Güneydoğu’yu Kürtlere bırakacak.”
Bu çok ciddiye alınması gereken bir sözdü…
Sanırım danışmanlar bunu fark edemedi…
Ama olanlara bakınca çok da şaşırtıcı değil sanki…
Ama şimdi soru şu: AKP barış için hangisi verecek? Toprak mı, demokrasi mi?
Kandil’in hükümete güvenmediğine dair haberler çıkıyor.
Başbakanın danışmanları, Öcalan Kandil üzerinde etkisiz olduğunu söylüyor.
BDP çözüm için bir türlü gerçek parça yerine konmuyor.
Toplum hızla bölünüyor.
Sokaklarda çocuklar öldürülüyor.
Kürt meselesi ciddi adımlar bekliyor.
Biz sadece hamasi nutuklar dinliyoruz.
Kapıyı çalıp sormak istiyorum iktidara, ‘içeride biri var mı gerçekten?’