Türkiye’de sosyal demokrasi kavramını hayata geçirmek için yıllardır uğraşan eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adayı oldu. CHP kulislerinde adaylık için Kemal Kılıçdaroğlu’nun da adı geçiyor. Aday olarak şeçilmemenin kendisini üzmeyeceğini söyleyen Ercan Karakaş, “Önemli olan eşitlerden birinin seçilmesidir” diyor. Aday gösterilmesi halinde ise başarılı olacağına inanıyor: “CHP sosyal demokrat tavır sergilediği her zaman çok oy almıştır. 27 Mart seçimlerinde hayal değil, Türkiye’yi büyük bir değişim bekliyor.”
2001 yılında CHP’den ayrılmıştınız. 2008’in sonunda tekrar CHP’ye döndünüz ve belki de CHP’nin İstanbul Belediye Başkan adayı olacaksınız. Ne değişti hayatınızda, bu kararı niye aldınız?
CHP’den büyük bir grup ayrılmıştık. İnandığımız şeyler vardı. Ama sonra kendi aramızda da ayrıldık. Çok zormuş bir fikir altında toplanmak, çünkü aslında herkes küçük olsun benim olsun diyerek parti başkanı olmak istermiş. Bir anda dört beş parti birden kuruldu. Amaç tek çatı altında toplanmaktı üstelik. Beraberliği sağlayamadık. Bunlar zaaftı tabii. Olanlara inanamazsınız, nasıl kaçacağımı bilemedim. O arayışların olamayacağı hemen belli oldu aslında. Mevcut partiyi eleştirip, program ve örgütsel konularda daha iyisi için yola çıkıyorsunuz ama bütünlüğü sağlayamıyorsunuz. Başa dönüyorsunuz tekrar kitleleri ayağa kaldırmak, büyük heyecanlar yaratmanız için sisteme karşı sloganlar geliştirmeniz ama içini de doldurmanız gerekir. Bunu ancak sol yapabilir diye düşünüyorum.
Siz İsmail Cem’in davetiyle Yeni Türkiye Partisi’ne girmiştiniz o dönem değil mi ?
Evet, Kemal Derviş’i CHP’ye kaptırınca, ben YTP’ye katılmıştım destek için. Ama inanın büyük partilerden beter savaşlar gördüm orada. Hayal kırıklığına uğramıştım açıkçası. Ve inandığınız bir şeyi yapmak istiyorsanız yine de geçmişi olan kitlesel bir siyasi partiyle bunu yapmak zorundasınız. Partinin bir tarihi olmak zorunda, Avrupa’da sosyal demokrat partilerin en genci 100 yıllık. Almanya’daki parti 145. yılını kutladı bu sene. Seçim sonuçlarında da bunu gördük zaten.CHP dışında büyük bir oluşum olmadı. Denemeler yapıldı doğru sonuçlar alınamadı. Siyasi kültür değişmedikçe mevcutlardan daha farklı bir şey oluşmuyor. Benim de CHP’ye dönme sürecim böyle başlamış oldu aslında.
SOSYAL DEMOKRASİYE İHTİYAÇ VAR, KRİZ BUNU GÖSTERDİ
Sosyal demokrat siyasetin önde gelen isimlerindensiniz, buna inanıyorsunuz, bunu en doğru tanımıyla yaşatmak istiyorsunuz ve CHP’ye geri dönüyorsunuz. CHP’deki değişime gerçekten mi inanıyorsunuz?
Sosyal demokratik politikalara ihtiyaç var dünyada. Yaşanan kriz de bunu gösteriyor. Liberal ekonomi denen şey demokratik olarak denetlenmezse özellikle dar gelirli insanların işi zorlaşıyor. Sosyal demokratların liberal ekonomiye bakışı eleştireldir. Daima da öyle olmuştur. Ama dünya üzerindeki ulusal politikaları değiştirmek mümkün değil, o yüzden işbirliği yapılması gerekiyor. CHP içinde de bu politikalar konuşuluyor, tartışılıyor. Bir de tabii, AKP büyük iddialarla geldi, bir şeyler de yaptı başlangıçta ama son iki yılda hiçbir şey yapılmadı. Yolsuzluklar, kayırmacılık arttı, farklı fikirlere tahammül yok hükümette. Bu olumsuzluklar toplumu alternatif arayışına itti. Bu da CHP’dir.
Siz siyasete devam etmek istiyorsunuz aslında. CHP’ye dönmeniz politikalarına inandığınız için olamaz. Sizce CHP sosyal demokrat bir parti mi? Deniz Baykal duysa böyle konuştuğumuzu, çok üzülür sosyal demokrat bir partinin başkanı olduğuna. O böyle bilmiyor çünkü...
Siyaset yapmak için illa bir partiye ait olmanız gerekmiyor. Ayrı olduğum 7 yıl içinde de siyaset yaptım. Hiç kopmadım. Hatta Anadolu’da bizim partiden ayrıldığımızı bilmez bile insanlar, hâlâ içindeyiz zannederler, özdeşleştirmişler. O yüzden partiye dönüş benim için sizi etkilediği kadar büyük bir değişim değil. Parti siyaseti yapmak isterseniz ve farklısını ortaya koyamıyorsanız emeğinizi mevcut olanı geliştirmek için harcamalısınız. Sosyal demokrasi alanında derinleşmek için CHP içinde hâlâ bir fırsat var. CHP en fazla oyu, tutumu sosyal demokratken aldı, 1977’de oy oranı yüzde 47’lere ulaşmıştı. Sonra durduğunu tabii ki kabul ediyorum, CHP sosyal demokrasiyi öne çıkaran politikalar geliştirmedi ama şimdi tekrar memnuniyet veren bir gelişme var. İnanıyorum.
Sosyal demokrasi kavramı, ya dincisin ya Atatürkçü çekişmesinde kaybolmuş bir kavram sanki...
Türkiyede klasik sosyal demokrat bir parti oluşamadı aslında. Tabii ki bunun sol teorinin daima dışlanması, bastırılması ardından 12 Eylül süreci yüzünden olduğu çok açık. Sol düşmanlığı hâlâ çok büyüktür. Hâlâ 12 Eylül’le yüzleşemedi bu ülke. Sendikalı olmak sendika kurmak hâlâ büyük bir kahramanlık. Eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış, dayanışmacı bir toplum gibi değerler bilinmiyor. Örgütlü toplumu savunmamız gerekiyor. Bu arada da dünyanın değişimine ayak uyduracaksınız. Sosyalist partiler bunu yapamadı dünyada ama sosyal demokratlar yaptı. Bunu en iyi uygulayanlar Kuzey ülkeleri, İsveç, Finlandiya, Danimarka. Şimdi sıra Türkiye’de.
Bölüne bölüne kaybettik birleşe birleşe kazanacağız
Size bir teklif geldi mi partiden yoksa siz mi geri dönmek istediniz?
Tabii ki talep de oldu. Partili arkadaşlar dönmemi istedi. Telkinler hep vardı hatta baskılar olmaya başlamıştı artık. Çünkü kendi aramızda bölünmeler hiçbirimize yaramadı. O yüzden büyük aileyi toplama düşüncesi oluştu sanırım. Deniz Baykal kendi de söyledi “Bölünmelere son vermek gerekir” diye rozet takma töreninde. Murat Karayalçın güzel bir şey söyledi “Bölüne bölüne kaybettik kentleri, birleşe birleşe kazanacağız şimdi” dedi.
İstanbul Belediye Başkanlığı için CHP’nin aday adayları arasındasınız. Deniz Baykal sizi seçerse Kadir Topbaş’ın rakibi olacaksınız İstanbul’da. Deniz Baykal sizi seçecek mi?
Bilmiyorum tabii. Benim bu aday adaylığım partiye üye olduktan sonra gelişmiş bir şey. Üye olurken adaylık hiç gündemde değildi, düşünmüyordum da. Murat Karayalçın aday olarak davet edildi. Benimki öyle değil. Fakat üye olduktan sonra parti tabanından, bazı yöneticilerden, örgütlü toplum kesimlerinden “Düşünmez misiniz?” diye geldiler. Bütün belli başlı örgütleri ziyaret ettim ve gördüm ki destek çok büyük. Diğer aday arkadaşlarım da var. Baktım, düşündüm, girmeye karar verdim. 10 Ocak’tan önce açıklanmaz herhalde aday.
Cesaretiniz beni etkiliyor çünkü seçilmeyebilirsiniz, seçilip kazanmayabilirsiniz. Kırılıp üzülmez misiniz bunlar olursa. Ne güzel sakin bir hayatınız vardı. Koşarak bir karışıklığın içine dalıyorsunuz sanki.
Kırılmam ve üzülmem ama bir şartım var, bu seçimin eşitler arasından birini seçmek anlayışıyla yapılması koşuluyla tabii.
Diğer aday arkadaşlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hepimizin kendimize göre avantajları var. Ahmet Hakan güzel yazmıştı bunu geçen gün. Siyasi partilerin önemli görevlerinden biri de ülkeyi ve yerel yönetimleri yönetecek insanları yetiştirmek. Siyaset pratiği ancak partide yapılır. Partiye emek vermemiş, en aşağıdan yukarıya çıkmamış, yıllarını orada geçirmemiş, gerekli birikimi sağlamamış biri aday olursa kırılırım tabii. Çünkü başarılı olacaklarına inanmıyorum öyle. Parti de kendi kamuoyu yoklamasını yapıyor bildiğim kadarıyla. Bunu da dikkate alacaklar sanırım. Ben seçilirsem başarılı olacağıma inanıyorum. Bu görevi alırsam bir değişim yaratacağıma inanıyorum İstanbul’da. Hazırlanmak için kısa bir süre var ama, aslında yıllardır hazırlanıyoruz. Çünkü 15 yıldır AKP yönetiyor İstanbul’u. Yaşam kalitemizde artış olmadı tam aksine gerileme var. Yolsuzluk ve kayırmacılık çok fazla. Tarihi kültürel miras korunmuyor. Çarpık kentleşmenin önüne geçilmiyor. Ben üç büyük şehirde CHP’nin kazanacağına inanıyorum. Bu hayal değil. Bu değişimi bekliyorum. Ardından da erken seçim. Bu yerel seçim, yerel seçimin ötesinde bir anlam taşıyor.
CHP program yeniliyor, sosyal konularda atılım yapabilecek tek parti
Sizi dinlerken bir kez daha şaşırdım CHP’nin bu anlattıklarınızı unutup muhafazakâr, ulusalcı, asker yanlısı, devletçi bir profil çizmesine yıllardır. İddia edildiği gibi şu günlerde Deniz Baykal da değişiyor mu sizce? Yoksa bütün bu olup bitenler seçim politikası mı?
CHP sadece Deniz Baykal değildir. Bir tabanı, milletvekilleri, destekleyenleri vardır. Parti bir bütündür. Her parti genel başkanıyla anılabilir. Doğru ve yanlışlar da yapmış olabilirler ama CHP benim anlattığım meselelerde atılım yapabilecek tek partidir. Her şeye rağmen o parti içinde bunlar konuşulup tartışılıyor. Program kurultayına gittim, 1200 kişiyle konuştum, herkes gayet istekli ve heyecanlı. Program yeniliyor bu parti. CHP’de bu bilinç var. Programın bazı eksikleri olabilir ama bazı açılımları da çok iyi. Ben sıradan bir partili olarak kendi raporumu hazırlayıp sundum, bilmiyorum dikkate alındı mı ama bunu yaptım.
Parti, çarşaf açılımıyla toplumla arasındaki bariyerleri kaldırdı
Bunu sormazsam olmaz, son günlerde röportajların en sık tekrarlanan sorusu: CHP’nin çarşaf açılımını destekliyor musunuz?
CHP toplumun daha geniş bir kesimiyle iletişim kuruyor, destekliyorum. Yanlış algılanan bir konu hakkında toplumla arasındaki bariyerleri kaldırıyor CHP. Parti içinde de, yeni yapılan tüzük değişikliğiyle birbirinden kopmalar gideriliyor. Eskiden yürütme kurulu vardı, şimdi onun yerine genel başkanın 12 yardımcısı olacak, her biri belli bir konudan sorumlu olacak. Ben 1985’ten beri gölge kabine kurulmasını savunurdum. Partinin iktidardaymış gibi bakanlıklar kurması, çalışması, projeler geliştirmesi çok iyidir. Çoğu kimse karşı çıkar ama ben destekliyorum. İktidara hazırlanmak için en iyi çalışma. Toplum da bunu görür.
'CHP üç büyük şehri alır'
'Bu hayal değil. Bu değişimi bekliyorum. Ardından da erken seçim...'
Haberin Devamı