İşte o günler geldi…
Annemin bana okuduğu kitabı benim de kendi küçük kızıma okuduğum günler.
Yazının mucizesi de bu işte.
Bir kitap yazıyorsunuz, 66 yıldır aynı heyecan ve zevkle okunup, anneannelerle torunları aynı sayfada buluşturuyor.
Küçük Prens’den bahsediyorum…
Sanırım Antoine De Saint- Exupery’nin yaptığını pek az yazar başarabilir.
Nedir bu Küçük Prens’teki sır?
Nasıl her kuşağı aynı biçimde etkileyebiliyor?
İnsan gerçekten merak ediyor…
Sonra başlıyor sayfalar arasında dolanmaya.
Küçüklerin gözünden büyüklerin dünyasını, o “ciddi” dünyanın anlamsızlıklarını anlatıyor.
Sanırım sır bu.
Büyüklerin sabah akşam çocukları aptal bulduğu bir dünyada Küçük Prens geliyor ve büyüklerin nasıl da aptal ve şaşkın insanlar olduğunu müthiş çarpıcı bir mizahla ortaya seriveriyor.
En sevdiğim bölümlerden biri şu:
“Büyükler rakamlara bayılırlar. Diyelim, yeni bir arkadaşınızdan bahsettiniz; asla işin özünü merak etmezler. Örneğin, “Ses tonu nasıl? Hangi oyunları seviyor? Kelebek koleksiyonu var mı?” diye sormazlar asla. Onun yerine “Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Babası kaç para kazanıyor?” derler…
Onu ancak bu şekilde tanıyacaklarını sanırlar… Büyüklere, “Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı” derseniz, bu evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara demeniz gereken şey “Milyonluk bir ev gördüm.”
İşte o zaman “Ah ne kadar güzel” derler.
Dolayısıyla onlara Küçük Prens diye biri var, çok sevimli biri, gülüyor, koyun istiyor diyecek olsanız omuzlarını silkip size çocuk muamelesi yaparlar. Ama geldiği gezegenin adı B612 derseniz ikna olurlar. Büyükler böyledir. Onlara kızmamak lazım. Çocuklar büyüklere daima hoşgörü göstermeli.”
Böyle başlayan bir kitabın 66 değil 166 yıl daha okunacağına rahatlıkla inanıyor insan.
Kavurucu sıcaktan bunaldığımız şu günlerde CHP’yi kurultayını, Ak Parti’yi ve “Bana bir şey olmaz” diyen halini, Numan Kurtuluş’u ve hayallerini düşünürken “Acaba Küçük Prens’i okumuş olsalar hayatları daha değişik olur muydu?” diye aklımdan geçirdim.
Büyüklerin aptal olduğunu bilen ‘büyük’ler olsa, hem çocukların hem büyüklerin hayatları nasıl da değişirdi kimbilir.
Mesela CHP, AK Parti’nin kendi sonunu hızla hazırladığı ve bunu hiç fark etmediği şu günlerde Küçük Prens’in büyükler hakkında söylediklerine inansa, kendine güvense, pek çok büyüğün bunları ciddiye almayabileceğini bile bile doğruların peşinden gitse neler olur değil mi?
Büyükler, insanların eşitliğine karşı çıkarken, kendilerine benzemeyen herkesi küçümserken, CHP bir Küçük Prens gibi “herkes eşittir” deyiverse…
Büyükler, oy oranlarıyla ilgilenirken, CHP “özgürlüklerle” ilgilense…
Büyükler, insanları “ırklarına” göre ayırırken, CHP başka bir gezegenden gelen Küçük Prens gibi “ama onların hepsi insan” dese…
Büyükler, insanları mezheplerine göre tasnif ederken, CHP “Herkes istediği gibi ibadet etsin” dese..
CHP, Küçük Prens olsa
“büyüklerin” siyasetinde.
Her kuşak CHP’yi okurdu o
zaman.
Ama bunu yapabilmek için
Saint-Exupery’nin zekasına ve
yaratıcılığına sahip olmak lazım.
“Büyüklerde” o zeka yok ne
yazık ki…
CHP ‘Küçük Prens’e bir inansa...
Haberin Devamı