Haberin Devamı
Sabah vaktinin o kendine özgü saf sessizliği var etrafta.
Açık pencerelerden perdeleri hafifçe kımıldatan yumuşacık bir rüzgar giriyor içeri…
Dışarda uçuk sarı bir aydınlık görüyorum perdeler her havalandığında…
Geniş cam bir vazonun içinde duran enginar çiçeklerinin üzerine dökülüyor dışarının aydınlığı.
Kendimi bir romanın ya da bir filmin içinde hissediyorum…
Aklımdaki o kadınım sanki.
Mutluluk bunun gibi bir şey diye aklımdan geçiriyorum sonra…
Sabahların böyle olması belki de işte mutluluk…
Olmak istediğin kadın olmak ya da erkek olmak belki de mutluluk…
İstediğin yerde uyanmak belki de mutluluk…
Ama belki de boşuna uğraşıyorum mutluluğu anlatmak için…
Anlatması belki de imkansız çünkü.
Anlatmak istediğim duyguya en benzeyen tarif şu herhalde:
Gökyüzünde usulca kayan küçük bir bulut gibi hissediyorsun kendini, hafif, sakin, uyumlu...
Yazları insanlar daha özgür dolaşıyorlar sokaklarda.
Hem ruhları, hem akılları, hem giyimleri…
İnsanlarıizlemek çok daha zevkli oluyor böyle zamanlarda…
Kendilerinden soyunmaları zor olsa da, özgür olduklarıher an insanları çıplak görebiliyorsun aslında.
Kendinden özgür olmak…
Belki de sır bu işte…
Zor olan bu.
Bütün ağırlığıyla üstüne abanan toplum ta çocukluğundan itibaren seni eğip bükerek, seni, gerçek varlığını içinde saklayacağın bir demir kasaya dönüştürüyor.
Seni engellemeyi bir başkasına bırakmadan, önce senin kendini engellemeni öğretiyor.
Kapalı kasalar gibi dolaşıyoruz.
Mutluluk, belki de o kasayı kısa bir süreliğine kırıp açmak.
Bazen talih yardım ediyor da, senin kırmana gerek kalmadan kasa kendi şifresini yazıp, kapısını açıyor.
Küçük bir bulut gibi süzülüyorsun içinden.
Pek çok öpüşen, gülen, kahkaha atan çift görüyorum, masalarda kalabalık gruplar halinde yemek yiyenler görüyorum, eğlenen insanlar görüyorum ama sanki mutlu insan göremiyorum.
Şöyle gerçekten mutlu biri…
Kendini yaşamayıyüzdeyüz tercih eden biri…
Kendinden de, başkalarından da kurtulmuş biri.
Sanki aralarında öyle biri yok.
Belki yanılıyorum ama bende öyle bir izlenim bırakıyor insanlar.
Bu, bizim toplumun kadınla erkeği rahat bırakmamasından kaynaklanıyor herhalde.
Burası, kadınıile erkeği birbirinden koparılmış, sevişmeleri dar zamanlara hapsedilmiş,heyecanları çiğnenmiş, arzularıküçümsenmiş,coşkularıparçalanmış,sonsuz bir sıkıntıya mahkum edilmiş bir toplum.
Nasıl utanmadan, çekinmeden özgürce hazzı yaşayabilecek insanlar?
Bunu istediğimizi bile itiraf etmek zorken.
Bütün duyguları bir kasaya “hapsedilmiş” bir toplum, hazzı dolu dolu yaşamayı nasıl benimseyip, hayatın doğal bir parçası haline getirebilecek?
Nasıl mutlu olacak özgürce?
İnsan, mutlu olduğunda herkes mutlu olsun istiyor.
İstiyor ki kısa bir süreliğine de olsa herkes kendinden kurtulsun.
Öyle mutlu değillermiş gibi görünüyor insanlar ama ne hissettiklerini de hiçbir zaman bilemezsin tabii.
Ama bu serin sabah vakti insanların ne hissettiğini bilmesem de küçük bir bulutun ne hissettiğini biliyorum.
Benim hissettiğimi hissediyor o da.
Hafif, sakin, uyumlu…
Sır belki de bu...
Kendinden kurtulmak...