Bu stratejiyi savunanlar bana o sahneyi hatırlatıyor… ‘Sandığın gibi değil!’

Haberin Devamı

Hasan Cemal ne güzel söyledi…

‘Hükümetin bu Kürt planı başbakanın 90’lara döndüğünü gösteriyor.’

Aslında ne kadar ürkütücü, tüyler ürpertici bir tespit.

2012 yılındayız ve ‘Başbakan Kürt sorunu çözümünde 90’lara döndü’ diyoruz…

Diyoruz ve geçiyoruz…

***


Türkiye’nin ölümle ilişkisi gittikçe garipleşiyor.

Önceleri korktuğumuz ölüme şimdilerde öyle alıştık ki nerdeyse ölümle eğlenir olmaya başladık.

Delik deşik cesetler…

Polis baskınları…

Bunları elleri bayraklarla alkışlanması…

Ölenlerin fikirleri, amaçları ne olursa olsun birer insan olduklarının unutulması…

İnsanların hep düşman kalması…

Savaşın otuz yıldır sürmesi…

Bize normal geliyor.

Bu normallik ruh sağlığımızda ciddi çatlaklar açıyor ama aldırmıyoruz.

***


Her gün ne kadar çok genç insan ölüyor bu ülkede.

Askere gönderiyoruz ölüyor…

Dağa çıkıyor ölüyor…

Göz altına alınıyor ölüyor…

Ve gençler ölürken yaşlılar hala nutuk atıyor.

Diyorlar ki ‘Apo’yla ve PKK ile artık görüşmeyeceğiz.’

Gençlerin yarısı ‘şehit’, yarısı ‘hain’ olarak ölüme gönderilirken ülkenin hükümeti yeni çözüm politikası olarak bunu söylüyor.

Görüşmesinler de…

Görüşmemek Kürt sorununu çözmeye yetiyormu?

***


Basına sızan hükümetin Kürt politikası konusunda yazılan yazılar ve gösterilen tepkilere başbakan ‘haksızlık’ diyecek eminim…

‘Karşımızda silahlı bir örgüt var anlamıyor musunuz’ diyecek belki de.

Kürt halkının isteklerini duymazdan, görmezden gelerek silahsız bir çözüme geçilmesinin imkansız olduğunu kabul etmeyerek sadece kızacak yine.

Ölümün bir salgına dönüştüğünü, bunun bu ülkeyi yönetenlerin hatası olduğunu hiçe sayarak işleri daha da acılaştıracak olan bu yeni stratejiyi sunuyorlar…

Olanlara ve olabileceklere hiç aldırmıyorlar.

***


Bu ülkenin gençlerini, çocuklarını ‘bu benden, bu benden değil’ diye ikiye ayırıyorlar…

Poşu takan gençlere ‘hain’ diyorlar.

Kürt sorununun çözümünde yeni strateji falan diyerek Kürt sorununun özünü unutuyorlar.

Bu stratejiyi savunanlar, bizim bunları anlamadığımızı düşünenler bana hep aynı sahneyi hatırlatıyorlar.

Birçok filmde gördüğümüz o sahneyi. …

Yatakta başka bir kadınlayken aniden kapı açılır, içeri karısı giren adam, bir taraftan üzerine bir şeyler giymeye çalışırken bir taraftan karısının peşinden koşarken bağırır ya, ‘sandığın gibi değil’ diye…

İşte o sahneyi.

***


Hep merak ederim…

‘Sandığımız gibi değil de ne?’ diye…

Hükümetin yeni stratejisini okuduğumda da işte tam bunu hissettim…

Kimle görüşmeyeceğinizi, kim ‘efendi’ olursa onunla görüşeceğinizi, ‘terörü ezeceğinizi” söyledikten sonra “bundan bir şey çıkmaz’ diyenlere de “sandığınız gibi değil” diye cevap veriyorsunuz.

Sandığımız gibi değil.

Peki ne?

Kürtlerin yüz yıldır süren sorunlarını nasıl çözeceksiniz?

Anadilden, özerklikten söz etmeden sadece çatışmayla bu sorun nasıl bir çözüme ulaşacak?

Ben size bir şey söyleyeyim mi, aslında tam da bizim anladığımız gibi…

Siz bu işi çözmeyeceksiniz.

Bunu gözden saklamak için de yirmi yıl önceki lafları ‘yeni’ diye önümüze koyuyorsunuz.

DİĞER YENİ YAZILAR