Ne olursa olsun değişmeyen şeyler var.
Her şey değişiyor da kavgaların nedenleri hiç değişmiyor mesela...
Dünyada gördüğümüz her kavga, güce ve silaha sahip olmak için...
İnsanlar ‘birilerinin’ güce ve silaha sahip olma ihtirası yüzünden ölüyor...
Her birimiz için o ‘birileri’ farklı oluyor, herkesin kendine göre ‘birileri’ bulunuyor.
Her kavga, ‘ben öldüreceğim, ben ezeceğim,ezme hakkına ben sahip olacağım’ hırsıyla çıkıyor... Her kavga, güçlünün bileğinin hakkı olan haracı ben alacağım’ dalaşı aslında.
***
Güç sahibi olmayı güçlü olmak zannettiğimiz için savaşıp duruyoruz ‘düşmanlarımızla.’
Mesela…
Eğitim için kavga ettiklerini söylüyorlar ama aslında ideoloji yarıştırıyorlar…
Çocukların eğitimi umurlarında bile değil… Bırakın eğitimi, çocuklar bile umurlarında değil bence onların…
Mesela…
Hukuk için mi dövüşüyorlar… Mesela…
Demokrasi için mi birbirlerini yiyorlar…
***
Kendi küçücük hayatlarımızda bile böyle... Mesela...
Aşk için mi göz yaşı döküyoruz...
Yaşanan acılar, boğuşulan sorunlar sadece sevgiden mi kaynaklanıyor?
Aşk bile eninde sonunda bir güç savaşına dönüşüyor.
İlişkinin ‘efendisi’, ‘ağası’, ‘sultanı’ kim olacak çekişmeleri yaşanıyor, her ilişkide taraflardan biri ilişkinin ‘haracını’ yemek istiyor.
Güç ve iktidar tutkusu, orada bile değişik kılıklarla ortaya çıkıyor.
***
Kendi aramızda sanki iyi şeyler için dövüşüyorgibi yapıyoruz…
Hem politikacılar, hem gazeteciler,hem bunları izleyenler, hepimiz.
Demediğinizi bırakmıyoruz.
Ama gücün denetimini halka vermeyi öneren her düşünceye de elbirliğiyle karşı çıkıyoruz...
Devlet içindeki, ordu içindeki, hükümet içindeki, cemaat içindeki güçler hep beraber gerçeklerin üstünü örtüyor...
Yalnızca gücü bölüşürken bölünüyorlar.
Yoksa hep beraber uygarlığı, kültürü,demokrasiyi, hukuku reddediyorlar aslında...
Bu hiç değişmeyen, neredeyse hiç çatırdamayan bir sistem… Her devirde bu aynı…
Her devirde siz de aynısınız...
Değiştirmek mi istiyorsunuz herşeyi,değiştirebilir misiniz kendinizi, buna cesaretiniz var mı,
bu soruyu kendinize sormaya gücünüz var mı?
***
Siz gücünüzü, ‘güçlülük taslamadan’, ortak yarar için ortaya koymayı öğrenebilecek misiniz, bunu bir sorsanıza kendinize?
Değişim….
Her devirde ‘nerden çıktı bu icat’diye değerlendirilir bizde...
Aydınlar….
Her dönemde ‘liboş, dönek,deli,vatan haini’ olarak tanımlanır…
Kültür… Her dönemde, kendi rengini yaratamamış, hiçbir icada imza atmamış, hiçbir kent kuramamış, felsefi görüş yaratamamış bir toplum olarak duyduğumuz aşağılık kompleksiyle kaçınılmaz olarak aşağılanır…
Aşk... Her dönemde bulamadığımız, aradığımız,bize sunulmasını beklediğimiz ütopya olarak anlatılır...
***
Başkalarını suçlamak kolay, hele bu suçlamalarınız haklıysanız daha da kolay ama hiç mi bizim payımız yok yaşananlarda?
Biz bu zavallı kavganın parçası değil miyiz,politikadan aşka kadar her yerde güç ve iktidar peşinde koşmuyor muyuz?
Gerçeği söyleyecek cesaret de pek yok etrafta.
Karanlığı hep beraber yaratıyoruz...
Bu dünya, biz böyleyiz diye böyle.
Bunu kabul etmeye cesaretiniz var mı siz onu söyleyin önce bana...