Haberin Devamı
Araba kullanmayı çok severim.
Uzun yolda yüksek sesle müzik dinleyerek araba kullanmayı daha çok severim.
Hele etrafda yeşilliklerin içinde saklanmış, uzakta gözüken evler, içlerinde kimselerin bilmediği saklı hayatlar, hızla yanlarından geçerken bana göz kırpıyorsa buna bayılırım.
Hayallere dalarım…
O evlerin içini merak ederim…
Hikayeler bulurum.
Her seferinde bir evi gözüme kestirir, acaba kapısını çalsam nasıl bir hayatla karşılaşırım diye meraklanırım.
Çok güzel bir manzarayla karşılaşırsam tüm sevdiklerimle beraber orada yaşadığımı düşünür, yepyeni bir hayat yaratırım kafamda.
Ama bu sefer yolda çok daha farklı bir şey oldu hayallere dalmam için.
Radyoda Chris Rea’nın Road to Hell’i çaldı, ki bu şarkı benim için hiç eskimez gerçekten, ardından “Türkiye’ye ilk kez gelen Rat Pack Tribute Show, Yedinci İstanbul Lezzet Festivali’nde 5 Haziran’da Kemercountry’de, biletler Biletix’te” dedi bir ses.
Dinlemediğiniz halde duyduğunuz, beş on saniye ya da bir iki dakika gecikmeli olarak ancak idrak ettiğiniz sözler vardır.
Duyarsınız ama ilk duyduğunuzda anlamazsınız…
Sonra o ses kayıtlara geçtiği için bir zaman sonra birden zihninizde çınlar.
Tam öyle oldu işte…
Yolun bir yerinde o ses çınladı…
Rat Pack…
Araba kullanırken iyi bir müzikle hayal kuracak en iyi şeyi duymuştum, Rat Pack…
Şimdi kimler kimler gelmeyecekti ki ziyaretime…
Humphrey Bogart’la başladı hayallerime “ziyaretçi” akımı…
Rat Pack, 1950’lerde bir arkadaş grubunun adı…
Sıkı dostlar.
Humprey Bogart’ın liderliğinde başlamış ve ismini Bogart’ın eşi Laurenn Bacall’dan almış sıçanlar sürüsü…
Kimler yok ki içinde…
Frank Sinatra, Judy Garland, Sid Luft, Humphrey Bogart ve karısı Laurenn Bacall, Katharine Hepburn, Cary Grant, Spencer Tracy...
Bir gece Humphrey Bogart’la bu ünlü arkadaşları Vegas’tan eve sarhoş, bitik halde dönünce kendisi de ünlü bir oyuncu olan Bogart’ın karısı Bacall ‘Rat Pack’ demiş onlara.
Kaba bir çeviriyle “sıçan paketi”ne ya da “sıçan sürüsü”ne benzetmiş onları...
Ve böylece bu tanım o grubun adı olmuş.
Bogart öldükten sonra Frank Sinatra’ya miras kalan bu isim Dean Martin, Sammy Davis Jr., Joey Bishop, Peter Lawford ile devam etmiş…
Las Vegas’ta bazen tek başlarına, bazen beraber çok büyük showlar yapmışlar.
1960’ların en önemli gösteri showlarından biri olmuş Rat Pack grubu...
Brat Pitt’li, George Clooney’li Ocean’s 11 filminin orjinali de Sinatra, Martin, Lawford Bishop ile çevrilmiş.
Sanırım o yüzden Ocean’s 11’da o kadar kalabalık bir ünlü kadro tercih etti Soderbergh… Rat Pack ruhunu yansıtabilmek için…
Frank Sinatra ile Dean Martin, Dean Martin öldüğünde küslermiş.
Kim bilir neydi mesele?
Frank Sinatra’nın Ava Gardner’la olan fırtınalı ilişkisi...
Sinatra’nın en büyük aşkı…
Peter Lawford’un John F. Kennedy’nin kız kardeşiyle evlenmesi...
Müthiş bir yeteneğe sahip olmasına rağmen o yılların karanlık yüzü ırkçılıktan nasibini alan Sammy Davis Jr. ve onun beyaz aşkı Kim Novak…
Kimler gelmedi ki ziyaretime Rat Pack’i düşündükçe.
Bu adamlar, bu kadınlar dünya üzerinden yıllar önce geçti...
Ama küçük bir arabanın içinde tek bir sözle hiç ölmemişçesine hayatlarının en dar kıvrımlarına kadar birinin aklından geçebiliyorlar hala.
Şimdi siz benim aptal olduğumu düşüneceksiniz (doğrusu bundan ben de şüpheleniyorum arada sırada) ama bu felaketlere sarılmış, acılarla örülmüş, cinayetlerle kirlenmiş, kişiliği, kimliği çürümüş hayatımızın tam ortasında bu insanları düşünmek, zamanın nasıl geçtiğini fark etmek, onların ölmelerine rağmen hala hafızalarımızda yaşadığını görmek bana garip bir ümit verdi gelecekle ilgili.
Bunu tam nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama zamanın hiç durmadan akıp gittiğini fark etmek, bugünkü “kötülüklerin” kalıcı olmadığını gösterdi sanki bana.
“İçinde boğulduğumuz bugün de geçecek” diye düşündüm.
Yaşadığımız günde bulamadığım teselliyi, zamanın geçiciliğinde, gelecekte buldum diyebilirim.
“Zaman bugünden ibaret değil” dedim, “bir de gelecek var.”
Bunu düşünmek iyi geldi bana.
Arabanın yanından akıp giden yeşilliklere, onların arasında saklı duran evlere baktım.
Sonra radyoda Adele çalmaya başladı.