Haberin Devamı
İnsanlar mükemmel değildir.
Hayat da mükemmel değildir.
Çünkü bir şey mükemmel olduğu anda durur… Kımıldamaz… Daha fazla değişmesine gerek kalmaz.
Bu, ölümdür.
Hayat ise sürekli kıpırdar.
Hareket eder, değişir ve mükemmele yani ölüme akar.
Ama yaşarken hiçbir canlı mükemmel olamaz, yaşamanın özü, dinamiği mükemmel olamamakta yatar çünkü…
Oysa hepimiz mükemmel olmak isteriz, mükemmeli ararız ölümden korkarak üstelik.
Hiç düşündünüz mü?
Tanrı neden bu kadar bağışlayıcıdır diye?
Tanrı’nın kitabı insandan mükemmel olmasını ister, aslında onun mükemmel olamayacağını bilirken…
O yüzden Rab ‘rahman ve rahimdir’ der kitap, yani Allah bağışlayıcıdır.
Mükemmel olamayacak günahkar kullarına her zaman affedilmeleri için bir seçenek olduğunu hatırlatır.
İnsanlara kendi eksikliklerinden ve yanlışlıklarından korkmamasını söyler.
Ne hayat, ne de insan mükemmeldir.
Önemli olan mükemmel olmak değil, mükemmelliği amaç edinmektir.
Eksiğini bile bile oraya doğru yürümektir.
Bir insanın mutluluğu, mükemmel olmadığını kabul etmesiyle başlar bence…
Bir insanın mutluluğu, eksiklerini, noksanlıklarını, yanlışlarını sevmesiyle başlar.
Bir aşk da ancak eksiklikleriyle tam olur.
Bir insan neyse, bir aşk da odur.
Sizin iyi olmanız yetmez iyi bir aşk için, eğer ilişkinize kendinize gösterdiğiniz özeni göstermezseniz, onun
eksikliklerini sevmez, onun mükemmel olmasını ister ama bağışlayıcı olmazsanız ilişki sizi terk eder.
Bir kadın, bir erkek üstelik birbirinizi severken ortada koca bir boşlukla birbirinize bakakalırsınız.
İyi bir ilişki için önce o ilişkinin kendisine ihtiyacınız vardır çünkü…
Bizler genellikle ya kendimizle, ya karşımızdakiyle uğraşırız.
Onu severiz, ona kızarız, ona küseriz, ona üzülürüz.
Oysa yaşadığımız her an, söylediğimiz her kelime, seçtiğimiz hayat, kullandığımız ses tonu, bir bakışımız ilişkimizi bir durumdan bir başka duruma sürükler.
Siz ne olduğunu bile anlamadan…
Hatta birbirinizi çok severken ilişkiniz sizi terk eder.
Ben en çok ilişkileri kendilerini terk etmiş çiftlere üzülürüm.
Çünkü onlar ne yaşadıklarını bile anlamazlar çoğu zaman ve sadece birbirlerini suçlar ve acı çekerler.
O yüzden ben ilişkilere gösterilmesi gereken özenin, sevgiden bile önemli olduğuna inananlardanım.
İyi bir dindar olmanın ilk şart nasıl daha fazla ibadet değilse, daha çok merhamet, daha çok sevgi, daha çok anlayış, daha çok ahlâksa…
İyi bir ilişkinin de ilk şartı sevgi kadar özene, şefkate, anlayışa, hoşgörüye muhtaç olduğunu unutmamaktır, mükemmelliği isterken bağışlayıcı olmaktan vazgeçmemektir bana kalırsa.
Pek çoğumuz mutluluklarımızı daha onlara rastlamadan kaybediyoruz.
Sevgiyi bile mükemmel yaşamaya çalıştığımız için zedeliyoruz.
Sevgi, sadece mükemmeli sevmek değildir.
Sevgi, eksiği de sevmektir…
Sevgi, öfkelendiğinde kullandığın ses tonunda da saklı olandır.
Sevgi, ilişkinin, sizden ve karşınızdakinden ayrı üçüncü bir varlık olduğuna inanmaktır.
O ilişkinin hatırına, sevdiğiniz mükemmellikten en uzaklaştığında, en kızdığınızda bile birbirinizi hoş tutmaktır.
Tanrı, mükemmel olmalarını istiyor ama mükemmel olmadıklarında bütün bir insanlık alemini bağışlıyor.
Bizlerin gücü buna yetmez.
Ama birbirimizi bağışlamaya yeter gücümüz.
Mükemmel olmadığımızı bilmeye ve bunu anlayışla karşılamaya yeter.
Ama biliyorum, bunları yapmak söylemek kadar kolay değil, kolay olsaydı bunca kitap, bunca yazı yazılır mıydı bu konularda.
Birbirimizin mükemmel olmadığını, olamayacağını biliyor ama bağışlayamıyoruz.
Bu gerçekleri bilmek de yetmiyor bağışlamamıza.
Tanrı, bağışlayamadığımız için bağışlasın bizi…