Herkes başbakanın Dersim katliamı için devlet adına özür dilemesinden çok etkilendi...
“Dersim’de isyan yoktu, katliam için isyan bahane olarak kullandı” itirafı, tarihi gerçeklerin bu denli yalın ve yalansız bir dille anlatılması, her insanı sarsacak kadar etkileyici...
Ama, bu ülkenin gerçeklerini ve Başbakanı birarada düşününce, beni gelecek için çok heyecanlandıramıyor bu büyük alkışı hakeden özür bile...
Başbakanın bu denli cesur, yalansız, duyarlı gözükmesi, muhalefetin korkak, yalancı ve kendi geçmişine duyarsız olmasından...
Başbakan bu refleksi, özür dilemeye olan inancı yüzünden değil, tarihi gerçeklerin açıklanmasına duyduğu heyecandan da değil, bizi gelişmiş bir demokrasinin parçası yapmak için de değil... Kemal Kılıçdaroğlu’nun korkaklığının yarattığı boşluğu -akıllı biri olduğu için- kusursuzca doldurma şansını yakaladığı için bence.
Tarihe geçecek sayfaya kendi adını yazdırdı.
Ama iddia ediyorum, bunu başbakana, bizi heyecanlandıran sebepler değil, horoz dövüşünden ileri gidemeyen siyasi dünyanın sığlığı yaptırdı...
Çünkü ana muhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu ‘aklı’ gösteremedi...
“Bu neyi değiştirir” diyeceksiniz?
“Bu çok önemli bir özür” diyeceksiniz...
“Bu ülkenin başbakanı ülkesinin kendi yalanlarıyla yüzleşebilecek cesareti gösterdi” diyeceksiniz...
“Atatürk gerçeğini ortaya çıkardı” diyeceksiniz...
“Bundan artık geri dönemeyiz” diyeceksiniz...
“Bu ülke artık böyle bir ülke” diyeceksiniz...
Ama...
“Başbakanın yerel siyaset oyunları dışında demokrat olamaması çok şey değiştirir” diyeceğim ben de...
“Hadi 1915 için, hadi Şeyh Sait isyanı için, hadi Sivas katliamı için de aynı özürleri isteyelim başbakandan... Bakalım ne olacak,” diyeceğim.
Yine diyeceksiniz ki “olsun Dersim geçmişi aydınlandı
yine de...”
“Bunu başbakan yaptı...”
“Bunu yapmayı istedi, göze aldı, inandı...”
“Alkışı hak etmedi mi yani diyeceksiniz...”
Kesinlikle hak etti...
Dersim gerçeğinin böylesine ortaya çıkması, konuşulur olabilmesi, Atatürk’ün bu katliamı planlayan ve yöneten kişi olduğunun söylenebilmesi, bizim tarihimiz için çok önemli, tüm yalanlarla dolu geçmişi köklerinden sarsarak değiştirecek bir durum...
Ama başbakanın yaptığına inancı olmaması, en azından bu ihtimalin de güçlü olması beni tedirgin ediyor...
Ben bunu yapabilen başbakanın, bunu yapabilen Tayyip Erdoğan’ın gerçekten bunları yapabilecek bir adam olmasını, sadece gündelik siyasi çıkarları gözeterek değil gerçekten Türkiye’yi değiştirmek isteyerek bunları yapmasını istiyorum...
Benim inancım yok...
Kürtler en sıradan vatandaşlık haklarını almadan...
Kürt meselesin kökünden çözülmeden, kan durmadan, benim bu özre inancım tam değil...
Tamam, Dersim özrü çok önemli...
Ama Ermeni meselesi önemli değil mi?
Hala çözemediğimiz Kürt meselesi önemli değil mi?
Kürtlerin demokratik hakları önemli değil mi?
Hukuktaki yaşanmış ve yaşanmakta olan rezaletler önemli değil mi?
Onları neden çözmüyor, neden o konularda yaşananlar için özür dilemiyor, neden o meselelerdeki gerçekleri bütün çıplaklığıyla anlatmıyor?
Ben her konuda aynı tutarlıkla davranan insanlara güvenirim.
Erdoğan’ın Dersim katliamıyla ilgili özrü önemli ama...
Tutarlı değil, bütünlüklü değil, ilkesel değil.
Öyle olması için aynı dürüstlüğü ve cesareti her konuda göstermesi gerekir.
İşte, henüz bunu göremediğimiz için ben diğerleri kadar heyecanlanmıyorum Dersim açıklamalarından.