Bugün kasım ayının üçüncü pazarı...
20 Kasım’a denk geldi.
Kimimiz için sıradan bir gün, kimimizin doğum günü, kimimizin kaybettiklerini andığı gün, kimimizin hayatının mutlu bir dönüm noktası...
Tarihte bugün neler olmuş diye baktım:
- 1910’da Rus romancı Leo Tolstoy ölmüş.
- 1910’da Meksika Devrimi başlamış.
- 1922’de Lozan Konferansı’nın açılış töreni yapılmış.
- 1923’de Güney Afrikalı yazar Nadine Gordimer doğmuş.
- 1925’de Ağabeyi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F. Kennedy’nin ardından, bir suikast sonucu hayatını kaybeden eski adalet bakanı Robert F. Kennedy doğmuş.
- 1926’da ABD’li yazar Jack London intihar etmiş.
- 1928’de Andy Warhol doğmuş.
- 1943’de İstanbul Teknik Üniversitesi kurulmuş.
- 1961’de Türkiye’de ilk koalisyon hükümeti, Başbakan İsmet İnönü tarafından Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne mensup bakanlarla kurulmuş.
- 1998’de İtalya, 12 Kasım’da Roma Havaalanı’nda yakalanan PKK lideri Abdullah Öcalan’ı serbest bırakmış.
- 2003’de El Kaide bağlantılı teröristler İstanbul, Levent’teki HSBC Bankası genel müdürlüğü ve Beyoğlu’ndaki İngiliz Konsolosluğu’na bombalı saldırı düzenlemiş. 27 kişi öldü, 400’den fazla kişi yaralanmış.
Bunlar, olanların bir kaçı...
Ben de şöyle bir mail aldım:
“Sanem Hanım merhaba,
Gazetedeki köşenizde dünya trafik mağdurları anma gününden bahsedebilir misiniz? Her yıl kasım ayının 3. pazarı anma günü olarak geçer. Fakat Türkiye’de çok ses getirmeyen bir gündür. Sizden ricam bu güne dair sizi takip edenlere bilgi verebilir misiniz? Bu arada pazar günü aşağıdaki basın açıklaması yapılacaktır. İlginiz ve duyarlılığınız için çok teşekkürler.
“Dünya Çapında Bir Anmadan, Dünya Çapında Bir Eyleme ...
Unutmayın ve Hatırlayın!
Bazılarının hoşçakal demeye vakti olmayabilir...
20 Kasım 2011, Pazar, saat 13.00’de Şişli Meydanında Trafik Mağdurlarını Saygı ve Sevgi ile Anmak için katılımınızı bekliyoruz.
Saygılarımızla”
Bazılarının “Hoşçakal” demeye vakti olmayabilir.
Berke bir trafik kazasında öldüğünde 25, bense 23 yaşındaydım.
16 yıl geçti aradan.
Bir gün Berke’yi yazacağımı biliyordum ama ne zaman, hangi nedenle yazacağımı bilmiyordum.
Kasımın üçüncü haftası trafik mağdurları günü...
“Hoşçakal” demeye vakit bulamayanların günü...
Biz de birbirimize “Hoşçakal” diyememiştik.
Berke benim gençlik aşkımdı.
Ben Aktüel Dergisi’nde ilk işime başladığım dönemde o da Sabah Gazetesi’nde Dış Haberler servisinde çalışıyordu.
Uzun sarı saçları vardı.
Hergele bir gülüşü... Sessiz ve yumuşak hareket ederdi.
Yaşıtlarına benzemeyen bir hali vardı.
Bana kalırsa hiçbir zaman yaşıtlarına benzemedi ama hep onlara benziyormuş gibi davrandı.
Yazı yazmayı çok severdi.
Pek çok küçük hikaye yazdı...
Acaba yazar mı olurdu ‘büyüdüğünde’ yoksa gazeteciliğe devam mı ederdi. Bilmiyorum...
Onunla ilgili cevabını bilmeyi istediğim pek çok sorudan biri de bu...
Bira içerdi, bir de kısa Camel...
Kendini anlatmayı sevmezdi.
Dışarıda olan dünya ona değmezdi sanki...
Hayata aldırmaz tavrını çok severdim.
Aldırmaz ama kibar, aldırmaz ama güzel gülümseyen, aldırmaz ama sevecen olabilmesine şaşardım.
Çok konuşmazdı.
Ama uyumluydu.
Sessizliğini severdim.
Gülümsemesini severdim.
Başkalarına benzememesini severdim.
Ben Berke’yi severdim.
Bugün Kasım’ın üçüncü pazarı.
Trafik mağdurları günü...
Bazılarının “Hoşçakal” demeye vakti olmayabilir...
Biz diyemedik.
Vedalaşamadık.
Söylemek istediğimiz birçok şeyi söyleyemedik.
Öyle gitti.
Vedalaşamamanın acısını onunla öğrendim ve hiç unutmadım.
Berke’nin o genç hayali benimle kaldı, hep genç kaldı, zamanla, ben büyüdükçe, onun hayali içimde bir sevgiliden, şefkatle hatırladığım bir “oğula” dönüştü.
Şimdi çocuğunu özleyen bir anne gibi özlüyorum onu.
Çocuğunu koruyamamış, onunla vedalaşamamış, bunun izini hep aynı şefkat ve acıyla taşıyan bir anne gibi...