Çocuklar hayalle gerçeğin içiçe geçtiği, gerçekle gerçek olmayanın sürekli yer değiştirdiği, hayatın keskin sınırlarından kopuk bir belirsizlik içinde kendilerince dalgalanarak yaşarlar.
Bir çizgi roman kahramanı en büyük dostları olabilir.
Ya da bir filmin kötü adamı en büyük düşmanları olur birdenbire...
O kahramanların sevgisi ve düşmanlığıyla kendi minik hayatlarını yaşarken, gerçek tehlikeler karşısında da gözlerini kapattıklarında o tehlikenin kaybolacağına inanırlar.
Dikkat ettiniz mi, biz genellikle sevda işlerinde, sanat, yaratıcılık gibi çocuksuluğa her zaman kendi içinde yer veren alanlarda çocukluklarımızı tamamen unutup, çocukluğa hiç yer olmayan siyasette tam bir çocuk gibi davranırız.
Bugünlerde bunun en güzel örneği de Başbakan Tayyip Erdoğan...
Hayalindeki düşmanlarla dövüşüyor sanki...
Gerçeğe gözlerini kapadıkça o gerçek kaybolacakmış gibi geliyor ona da...
Tam bir çocuk gibi kendisini dünyanın merkezine koyup kendi dışında herkesi yok sayıyor.
Kendisi için iyi olanın tüm dünya için iyi, kendisi için kötü olanın tüm dünya için kötü olduğunu düşünüyor...
Ve anladığım kadarıyla elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi de kırgın hepimize...
‘Sizin için bunca şey yaptım, karşılığı bu mu?’ diyerek gözyaşları döküyor.
Ve kırıldıkça öfkeleniyor...
Öfkelendikçe hata yapıyor.
Ama sorun açık aslında:
Başbakan hayalle gerçeği birbirinden ayırt etmemek için direniyor...
Gerçeği kabul etmek onun için güçsüzlük ve yenilgi demek.
Yenilmeyi sevmediği için bizleri de sevmiyor.
Yenmeyi halkından daha fazla seven bir Başbakan halkı için ne yapabilir ki?
Kendi gerçeklerini seviyor o...
Bizim gerçeklerimizden hoşlanmıyor.
Oysa ki hayat yüzlerce yıldan beri sokaklarda akar, bir Yunan tragedyasının korosu gibidir sokaklar, en gür ses onlardan çıkar...
En parlak soloları onlar yapmaz belki, hatta oynanan oyunların ne kadarının farkında olup olmadıkları da sırdır ama tarihin kalabalıklarıdır sokaktakiler...
Ve çıkardıkları ses tarihin gidişatını belirlemekte önemli rol oynar.
Şimdi bu kadar gür bir sesi ‘Ben duymuyorum ki’ masalıyla yok sayan bir Başbakan, kendi gerçeklerinden bu kadar korkan bir siyaset nereye varabilir?
Tam şu anda olan şey, bu toplumu yöneten Başbakan’ın kendi halkından, bu halkın geçmişinden ve kendi gerçeğinden korkuyor olması.
Hiç bir politik zemine, bir görüşe, bir ideolojiye ait olmayan gençlerin sesini yok sayıyor Başbakan.
Şimdi gerçekten merak ediyorum, Başbakan Tayyip Erdoğan sahip olduğu cesareti bir kere de gerçekleri görmek için kullansa, kendi çocuk gibi davranıp hayali kahramanlar yaratacağına gerçekleri kavrasa sokaktaki gençlerin kahramanı olmaz mı?
Olur bence...
Ama bunu beceremezse kendi ülkesini, kendi eserlerini çökerten adam olarak geçecek tarihe.
Ve korkarım bunu bile algılayamayacak.
Başbakan yenilmeyi sevmediği için bizleri de sevmiyor
Haberin Devamı