Bazen düşünüyorum… Beş yıl sonra Leyla bana sorsa, “Niye onlar bizim düşmanımız?” diye, ne diyeceğim?
Aslında bundan da daha mühim bir sorun var.
Bugünün çocuklarına, niye çıktığını bile bilmedikleri savaşların intikamı miras kalacak.
Sormayacaklar bile belki “Onlar niye düşmanımız?” diye…
Kazara birinin aklına bir soru gelirse itinayla onun hayatını karartacak başkaları.
Bugünün çocuklarına üzülüyorum.
Dünyanın bütün imkanları önlerinde duruyor ama onlar Türkiye’nin yazgısını taşıyacak gençler olacaklar.
Bugün yaşadığımız hayat, çocuklarımız için bir ümit barındırmıyor içinde.
Onları da kirleteceğimiz o kadar açık ki…
Televizyonlardaki tartışma programlarını seyrettiğimde, kendi lekelerimizi, ikiyüzlülüklerimizi, korkaklıklarımızı, yalanlarımızı çocuklara da bulaştıracağımızı görüyorum.
Çocuklara terbiye diye riyakarlığı öğretiyoruz.
Büyüklerin işbirlikçisi olacak en efendi çocuklar…
İtaat edecekler, soru sormayacaklar.
Babalarının duyduklarından daha farklı şeyler duymayacaklar okullarında.
Bugün güya barış yapmaya çalışan bir ülkedeyiz…
Barış nasıl yapılır, bilmiyoruz bile daha…
Dün Hasan Cemal’in yazısında okudum, İngiliz İşçi Partisi‘ne yakın bir diplomat olan, o dönem Tony Blair’in sağ kolu, Kuzey İrlanda barış sürecinde ciddi roller üstlenmiş Johathan Powell demiş ki:
“Sürecin başlangıcında ön koşul koymak hatadır. Risk almadan, bedel ödemeden, taviz vermeden barış olmaz.”
Sadece bu cümle bile tüyleri diken diken eder burada.
Burada büyüyen çocuklar sadece şunu bilecek:
“Kendi ırkından, dininden, milletinden olmayan herkes düşmanındır…”
Çocuklara once “Biz niye birbirimize düşmanız?” sorusunu sormayı öğretmeliyiz barış istiyorsak…
Çocuklar sormalı:
“Hiç tanımadığım çocuklara ben niye düşman oluyorum?”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın aslında siyasi hayatına ilişkin bir planı olduğu ve bu plan dahilinde barış görüşmeleri yapıldığını yazanlar var.
Sanırım buna kimse şaşırmaz.
Erdoğan’ın başkanlık hayallerinin peşini bırakmadığı ve bunun hergün biraz daha güçlendiği çok açık…
Ama çok da ürkütücü...
Barış nasıl yapılır bilmeyen bir toplumun, barış nasıl yapılır bilmeyen lideri, barışla ‘oynamanın’ nasıl tehlikeli olabileceğini umarım biliyordur.
Hiç kimsenin güvende olmadığı bir yerdir bizim ülkemiz…
Bizler, ortaklığını herkesin güvencesiz olmasında bulan bir dehşet dengesinde yaşarız.
Sadece o sırada kim çok güçlüyse, o kendini güvende hisseder.
Hiç dönüp yakın geçmişte neler olmuştu diye bakmaz.
Bugün de hukuksuzluk vahşetinin içinde yaşayanlar, bu olanların bir gün kendi başlarına gelebileceğini hiç düşünmeden yaşamlarını sürdürüyorlar.
Eğer gerçekten barış istiyorsak çocuklara soru sormasını öğretmeliyiz.
Eğer gerçekten barış istiyorsak barışın hepimiz için gerekli olduğunu bilmeliyiz.
O barışa bu ülkede yaşayan herkesin ihtiyacı var…
Başbakan’ın da, çocukların da…
Üstelik iş burada da bitmiyor…
Daha o sorunun cevabını bulacağız:
“Biz niye birbirimize düşmanız?”