Ne zaman spor dünyasından bir süre uzak kaldığımı düşünüp tekrar yakından ilgilensem hep aynı şey oluyor... Kendimi, “Bu ülkede siyasetin dili ne kadar uygar düzeyden uzaksa, sportif kültür de aynı derecede ilkel” diye düşünürken buluyorum.
Türkiye’nin gurur duyması gereken muhteşem bir sportif başarı hikayesinin yazıldığı Ekaterinburg’daki Kadınlar Basketbol Şampiyonlar Ligi finalinin öncesi ve sonrasında yaşananlara bakarsanız; neyi kast ettiğimi kolaylıkla anlayabilirsiniz aslında...
Yarı finalde 20 milyon dolarlık bütçesiyle kupanın favorisi olan Ekaterinburg’u elemeyi başaran Galatasaray ile bu kupada oynadığı 18 maçın hepsini birden kazanan Fenerbahçe pazar günü final oynadılar...
Galatasaray, Türk spor tarihinin en büyük başarılarından birine imza atarak şampiyon oldu. Buraya kadar her şey harika...
Peki bu büyük zafer nelere ‘şahitlik’ etti aynı zamanda?
- Galatasaray taraftarları ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım arasında maçtan önce küfürleşme yaşandı... Kendisine edilen galiz küfürler üzerine çok sinirlenen Yıldırım, Galatasaraylı taraftarlara “Bana tek söz edenin...” diye başlayan sinkaflı küfürler savurdu. Bu anları kameraya kaydeden Galatasaraylı taraftarlar, twitter ve facebook aracılığıyla bunları yayınladı.
- Aynı Aziz Yıldırım, maçın devre arasında Galatasaray soyunda odasının kapısına kadar gidip “Sizin taraftarlar bana küfrederken, yöneticileriniz niye buna engel olmuyor?” diyerek ortalığı birbirine kattı. Özel güvenlikçilerle tartıştı, yine küfürlerin havalarda uçuştuğu bağrışmalar ortalığı iletti.
- Şampiyon Galatasaraylı basketbolcuları Atatürk Havalimanı’nda karşılayan takım otobüsünün üzerine Fenerbahçe’yi hedef alan “Akıllı Ol Aziz” ve “Hunharca” yazılı pankartlar asıldı. Olaydan haberi olmayan kadın basketbolcular, Florya’ya kadar o otobüsle gitti. Bu sefer de Fenerbahçeliler ayağa kalkıp “Bize küfürbaz diyenler asıl kendilerine baksın” diye tepki gösterdi...
Bir şampiyonluk daha hızlıca yokedilip herkesin kendini nedense çok iyi hissettiği kavgalara geçildi böylelikle...
Türkiye’deki sportif anlayışın bu duruma gelmesinde Aziz Yıldırım’ın saldırganlığının ve “herkesi düşman ilan ederek” Fenerbahçeliler’i kendi etrafında kenetleme anlayışının büyük etken olduğuna inananlardanım ben.
Buna karşın şunu da kabul etmek gerekiyor ki, kulüpler arasındaki üslup farkı giderek kapanmaya başladı... Galatasaray da, diğer kulüpler de şikayet ettikleri bu nobran “Aziz Yıldırım zihniyeti”nin anaforuna kapıldılar ne yazık ki...
Artık tribünlerde kadın-erkek-çocuk farketmeksizin herkes küfrediyor, renk ayırt etmeksizin her takımın sahası bu küfürler yüzünden kapanıyor, kimse para veya kapatma cezasından korkmuyor.
Dün 15 Nisan 1989’da yaşanan Hillsborough faciasının 25’inci yılıydı... Stadları kana ve nefrete boyayan holiganizm belasıyla bizden çok daha evvel karşı karşıya kalan İngiltere, o olayı hâlâ unutamıyor.
Bilenler bilir; Sheffield’daki Hillsborough Stadı’nda oynanacak Liverpool-NotinghamForest Federasyon Kupası yarı finali öncesi yaşanan izdihamda çoğu Liverpoollu 94 taraftar ölmüş, 170 kişi de yaralanmıştı.
O olaydan ders çıkaran İngiltere, tribünlerde çok katı polisiye tedbirler alarak bu yarayı temizlemeye çalıştı... Bu sayede de Premier Lig’i dünyanın en saygı değer, ekonomisi en yüksek ve çok izlenen ligi haline getirebildiler.
Bizde aynı şey olur mu, bilemiyorum...
Pek umutlu değilim. Kulüpleri Aziz Yıldırım zihniyetinin yönettiği, diğer kulüplerin hızla aynı tavra yaklaştığı, polisiye tedbirlerin holiganlara karşı aciz kaldığı bu düzende insan umudunu kolay kaybediyor doğrusu. Spor müsabakalarında kan dökülmesinden de korkuyorum ben açıkcası.
Çünkü spor sahalarında karşılıklı nefret ve düşmanlık tırmandıkça tehlike de büyüyor.