Bugün yapılacak Fenerbahçe başkanlık seçimini ilgiyle takip ediyorum günlerdir…
Mehmet Ali Aydınlar’ın da Aziz Yıldırm’ın da yaptıkları konuşmaları dinledim.
Galatasaraylı dostlar ‘Biz Galatasaraylılar Aziz Yıldırım’ın görevde kalmasını tercih ederiz çünkü Galatasaray en çok kupayı onun döneminde aldı ve Avrupa standartlarında Fener’le ile makası açtı’ diye şakalar yapsalar da ben durumun şaka yapılacak yanı kalmadı artık diye düşünenlerdenim.
Aziz Yıldırım’ın kendisine verdiği zararı geçtim, artık Fenerbahçe’ye ve dolayısıyla Türk futboluna verdiği zarar geri dönülemeyecek boyutlara ulaştı.
Neden mi? Çok karışık değil aslında. Aziz Yıldırım’ın son konuşmasında verdiği şu örnek bile futbolu gerçekten seven bir insanın tüylerini diken diken edebilir.
Dedi ki, “Arkadaş, ne biçim bir şike kanunu bu? İnsanın aklından geçirmesi bile suç sayılıyor. Bir insan arabayı çalmak için arabaya biner, anahtarı kontağa sokar, sonra vazgeçip giderse, bu suç sayılır mı?”
O konuşmayı dinleyen bir Fenerbahçeli olsaydım bu cümlenin bitiminde utancımdan yüzümü kapardım.
Gerçi bunu yine de yaptım… Tek başıma dinliyordum ve bunu duyduğumda gözlerim büyüdü ve yüzümü ellerimle kapadım…Şikeyi ikrar etti resmen... Bu örnek bile Fenerbahçe’nin niye bu batağa saplandığını, sportmenlikten uzak nasıl bir anlayışla yönetildiğini göstermiyor mu?
Sportmenlikten uzak olduğu gibi futboldan da uzak sanki Aziz Yıldırım.
“AK Parti’nin ele geçiremediği bir tek kale F.Bahçe... Başbakan’ın önünde boyun eğmeyen tek lider Aziz Yıldırım... Gelin, cumhuriyetin son kalesini AK Parti’ye/cemaate teslim etmeyelim” diye kulübün Kemalist üyelerine fısıldıyormuş kulislerde konuşulanlara göre.
Ama yönetim listesine bakıyorsunuz, Tayyip Erdoğan’ın akrabası Ahmet Ketenci’yi, Kadir Topbaş’ın oğlu Hüseyin Topbaş’ı, Ülker grubundan Ahmet Özokur’u görüyorsunuz. Daha önce önemli görevler almış Nihat Özdemir, Abdullah Kiğılı gibi isimler de AK Parti’ye yakın isimler değil mi zaten?
Kongrenin çizgisini siyasete kaydırabilir bu yaklaşımlar gerçekten. Peki Fenerbahçe böyle bir siyasi oyunu kaldırabilir mi, orası da ayrı bir tartışma konusu bence.
Aziz Yıldırım, bir saat boyunca rakibi Mehmet Ali Aydınlar’a suçlamalar yağdırmayı seçti konuşmasında. Bu da bana “o kafa”nın hiç değişmediğini ve aynı nefret politikasının devam edeceğini hissettiriyor doğrusu.
Konunun bir de “yargıtay aşaması” da var ki orası tam bir muamma... Aziz Yıldırım’ın cezası onanırsa başkanlık yapabilme kabiliyeti kalmayacak. O zaman neden bu seçimde tekrar aday oldu, Ali Koç veya başka bir adayı çıkarıp, bu seçimin gerçek bir seçim olmasını niye sağlamıyor, bunları da hiç anlamıyorum. Kendisini değil, kulübünü düşünen bir kişinin Fenerbahçe’yi “şike, mahkeme, ceza” atmosferinden çıkarması gerekmez mi?
Mehmet Ali Aydınlar’a gelirsek federasyon başkanı olarak çok da başarılı olmadığını düşündüm hep. Çünkü Fenerbahçe’yi korumak için süreci karmakarışık etti aslında.
Aziz Yıldırım’la Ali Koç da bunu bildikleri halde Aydınlar’ın Fenerbahçe’yi sabote ettiğini öne sürüyorlar. Aydınlar, Fener’i sabote edecek olsa takımı küme düşürür, kupasını da alırdı. İkisini de yapmadı ve istifa etti. O kupa Aydınlar sayesinde kulüp müzesinde duruyor bence...
Listelere baktım, Aziz Yıldırım’ın kan kaybı sürüyor. Yeni, vizyon değiştirecek, güçlü isimler yok. En yakınları Nihat Özdemir ve Ali Koç bile listeden çekilmiş. Yani Aziz Bey’in yakın gelecekte kulübün başında olmayacağını görüyorlar ve aynı kareye girmekten çekiniyorlar.
Aydınlar’ın listesinde ise önemli işadamları var. Bunları bir araya toplamak kolay iş değil. Nezih Barut, Mehmet Torun, Aydınlar ve Hamdi Akın, Forbes’a göre toplam 3.1 milyar dolarlık kişisel servete sahip. Recep Tanrıverdi gene çok önemli bir zengin...
Sonuçta şike popülizmini kenara bırakırsak, sadece aday, duruş, liste ve söylemlere bakarsak Aziz Yıldırım’ın kazanması demek Fenerbahçe açısından kaosun devamı anlamına gelir gibi gözüküyor.
Aydınlar’ın galibiyeti ise Avrupa’ya entegre olma, rakiplerle kurumsal açıdan arayı kapatma ve tek adamlıktan kurtulma ihtimaline kapıyı açıyor.
Bakalım bugün olacak?
Fenerbahçe’nin değişmez sanılan kaderinin değişmesini diliyorum bugün.