Aşk... İnsana anlamayı öğretiyor... Nazım Münevver’i, Ali Ayşe’yi seviyor...

Haberin Devamı

Hıfzı Topuz’un Nazım Hikmet’i anlattığı yeni kitabı “Hava Kurşun Gibi Ağır”ı okuyorum.

“Tatil başlangıcı için iyi seçilmiş bir kitap” diye düşündüm, daha 100. sayfaya gelmeden...

Çünkü, acaba Nazım hakkında yazılmış yüzlerce kitaptan farklı ne vardır içinde heyacanıyla almıştım kitabı.

Kitap tam da bu cümleyle başlıyordu:

“Uzun yıllar Nazım hakkında kitap yazmayı düşünmemiştim. Nazım’la ilgili 100’den fazla kitap yayınlandığını biliyordum, bunlara ekleyecek bir şeyim olmadığı kanısındaydım.”

Bunu okur okumaz, bu tevazu dolu kibarlık beni etkiledi ve altında okunacak çok şey vardır diye düşündüm...

Ve aldım kitabı...

Nazım’la ilgili çok şey var kitapta gerçekten...

Ama benim en ilgimi çeken Nazım Hikmet ve Kadınları anlatan kısımları.

***


Nazım Hikmet, hayatı boyunca kadınlarla çok kolay ilişki kurmuş ve pek çoğuna da aşık olmuş.

Tabiii ona aşık olup acı çeken kadınların da sayısı oldukça fazla...

Üstelik Türkiye’deki hayatının neredeyse çoğunu hapishanede geçiren Nazım, kadınların çoğuyla bu dört duvar arasından bir ilişki kurmuş.

Çoğu onu hapishanede ziyaret ederken aşık olmuş.

Kadınlara yazdığı mektuplar bir erkeğin bir kadına yazacağı en romantik en gerçek en masum cümlelerle dolu...

Her birini ayrı ayrı çok sevecek kadar özgürlüğünden mahrum kalmış Nazım.

Hepsini çok sevmiş hepsini şiirlerinde büyütmüş.

Ben ilk Nazım Hikmet’i, acılarını, hayatının bilinmeyen yanlarını Nazım Hikmet’in büyük aşkı, karısı Piraye‘nin oğlu Memet Fuat’ın kitabında tanımıştım, Gölgede Kalan Yıllar.

Piraye, bir daha hiç çıkmayacak şekilde aklıma kazınmıştı o kitapla...

O yüzden Hıfzı Topuz‘un Nazım ve Piraye anıları benim için önemliydi.

Hıfzı Topuz da farklı bir Piraye ile karşılaştım.

Nazım Hikmet’e duyduğu aşka, aldatılmasına, yaşadığı sıkıntılara rağmen ayrıldıktan sonra Nazım hakkında bir daha hiç konuşmayan, güçlü bir kadın olduğunu düşündüğüm Piraye’nin o hayran olduğum sesssizliğine, Hıfzı Topuz “duygularını açığa vurmaktaki hasisliği” demiş.

“Soğuk ve sevgisini belli etmeyen bir kadındı” demiş.

“Nazım’ı bu sevgisizlik çok üzdü” demiş.

Nazım’ın, Piraye’nin ona hiçbir zaman aşık olmadığını düşündüğünü, Mehmet Fuat’a yazdığı mektuplarda da okumuştum.

Nazım Piraye’nin kendisine hiç güvenmediğini ve duygularını bu yüzden sakladığını, duyguları sel akıp akıtan bir şair olarak nasıl hayatı boyunca anlamadı hep merak ederim.

Bir kadının güvenmediği birini severken daha da sessizleşeceğini nasıl bilmez.

Her kelimenin insanın içini kanattığını, kanamaktan değil ama duymaktan korktuğu için sustuğunu nasıl hissetmez.

Piraye’nin kendisine hiçbir zaman tam olarak güvenmediğini mutlaka biliyordur.

***


Nazım, Piraye’den boşanma kararı aldığında Vala ve Müzehher Nurettin‘e açmış ilk bu düşüncesini ve şöyle demiş:

“Kendimden nefret ediyorum. Bir insanı ansızın habersizce bıçakladım. O bana hiçbir zaman ‘Seni seviyorum’ demedi, ‘Seni her gittiğin şehirde bekleyeceğim’ demedi. Ama 11 sene haysiyetini koruyarak, bana daima en doğru yolu göstererek, bir defa bile yalan söylemeden bekledi. En iyi güvendiğim dostumdu. Onu bıçakladım.”

Nazım boşanma kararı aldığında, aslında dayı kızı Münevver’e aşık...

Hıfzı Topuz’un deyimiyle Münevver aşkını sevgisini dışa vurmaktan, Nazım’a göstermekten hiç çekinmeyen cıvıl cıvıl biri...

Zaten Nazım’ı gösterdiği bu ilgi ve hapishane ziyaretleri ile etkiliyor.

Sonra Nazım pişman olup Piraye’ye inanılmaz aşk ve özür mektupları yazıyor.

Pirayesini geri istiyor...

Sanırım Nazım’ı bu pişmanlığa iten şey aslında Münevver’in o sırada ortadan kaybolmuş olması...

Piraye mektuplara cevap vermiyor...

Sonunda birgün sanırım beklenen af yasası çıkmayıp Nazım açlık grevine başlayınca zaten Nazım’ın mektuplarından etkilenmiş olan Piraye beklenmedik bir şekilde Nazım’ı ziyarete gidiyor.

Fakat bilmiyor ki Nazım ile Münevver barışmış...

Kapı açılıyor içeri Münevver giriyor...

Bu Piraye ile Nazım’ın son karşılaşması olmuş...

***


Piraye’nin oğlu Memed Fuat Piraye ve Nazım arasındaki uçurumu söyle açıklamış kitabında:

‘Nazım cinselliğe son derece doğal bakıyor,Piraye utangaç

Nazım sevgiyi sözlerle arıyordu,Piraye ise davranışlarda

Nazım aşkını herkese duyurmak istiyordu,Piraye ise herkesden gizliyordu...’

Nazım’la ilgili kitapları okurken büyük bir şairin de zaafları olduğunu, insanca eksikliklere sahip bulunduğunu, bazen bencilce davranabildiğini görüyorsunuz.

Sizi bilmem ama bunları görmek hayranlığımı eksiltmiyor, o hayranlığa neredeyse bir şefkat de katıyor.

Zaten biyografilerin en hoş tarafı da bu herhalde, şiirin “büyüklüğünü”, şairin “zaaflarını” görüyorsun ve “şefkatli bir hayranlık” gibi mucizevi bir duyguyu öğreniyorsun.

Şefkat...

Nazım’ı anlıyorum...

Piraye’yi anlıyorum...

Münevver’i anlıyorum...

Tıpkı Ayşe Özyılmazel’i ve Ali Taran’ı ve Ali Taran’ın eski eşini anladığım gibi...

Aşk...

İnsana anlamayı öğretiyor...

Birini anlıyorsanız diğerini de anlarsınız...

*****


15 gün yokum!..

Tam bir yıldır yazıyorum...

Yeni bir köşe yazarı için zor ve uzun bir zaman bu... Ustalar için önemli olmayabilir ama çıraklar için en yıpratıcı dönem herhalde ilk başladığııl...

İzin verirseniz on beş gün dinlenip, ilk yılını geride bırakmış, korkuları biraz azalmış, heyecanı bir nebze dinmiş, güveni az biraz tazelenmiş ve en önemlisi yanmış biri olarak geri dönmek istiyorum.

Görüşmek üzere...

DİĞER YENİ YAZILAR