Haberin Devamı
Beni tasavvufla buluşturan müziktir, müzik diye o işlere girdim ben...
Ak Parti’yi desteklerim ama Ak Partili değilim, bunu başlık yapıp beni Cat Stevens durumuna sokma.
Foto galeri için tıklayın |
Mazharolmak... Ne güzel lafmış... Şarkı sözlerinin olduğu, kendinizi ve şarkıları anlattığınız, başka hiçbir kitaba benzemeyen bir kitap yazdınız...
Serdar Erener buldu Mazharolmak lafını... Ben de çok beğendim. Ben bunu bulamazdım. Serdar bastı kitabı, onun ajansı yani Alametifarika. Kapağını da yaptılar. Gitarımın üstünü yağlıboya resimlerden kolaj yaptım. Kapakta gitarın o renkli resmi vardı, orijinal halinde. Onlar bu hippilikten kurtardı. Çok zarif oldu.
Çok emek verdiğim bir kitap. Dediğin gibi ben de bir başka benzeri olsun istemedim kitabın, o yüzden uğraştım. Üşenmedim. Bu yüzden de bastırma aşamasında kimseye güvenemedim. Serdar Erener’e emanet edebileceğimi düşündüm sadece. Hiç bozmadan, kıymetini bilerek basması gerekiyordu çünkü. Bunu anlayacak nadir adamlardan biridir Serdar. İlk gördüğünde çok güzel iltifat etti bana, “Çok kıskandım” dedi. Garanti Bankası büyük bir kısmını satın aldı. Ergun’a (Özer) çok teşekkür ediyorum.
Ali Taran, “Bu kitap değil, bu bir şey” dedi, mutlu oldum
Bu ne kitabı?
Bu şarkı sözü kitabı. Ama böyle deyince kitabı azaltmış oluyorum, bu kitap desem bu sefer utanıyorum, kitap yazmak bu değil. Bu kitap değil “bir şey” bu. Bunu da bana Ali Taran söyledi, çok beğenmiş, aradı “Bu kitap değil, bu bir şey” dedi. Çok hoşuma gitti. İçinde resimler, fotoğraflar var. Bütün resimler benim. Zaman içinde arasıra aklına geldikçe karıştırabilecek bir şey olsun istedim. Yıllar içindeki biriktirdiklerim. Samimi. Gerçek. Bu yüzden beğenildi sanırım. Bu samimiyete ihtiyaç var Türkiye’de. Çünkü sanatçılarda müthiş bir yapaylık var.
Ne kadar zamanda hazırladınız kitabı?
İki ay... Ama 10 yıl önce niyet etmiştim böyle bir şey yapmaya. Bir gün Bodrum’da bir arkadaşım bir ressamın küçük bir defterini gösterdi, içinde resimleri var. “Çok iyi fikir dedim.” Büyük bir defter aldım, yıllarca topladığım malzemeleri, derledim, iki ayda bitirdim. Biricik Hanım’ın müsaadeleriyle tabii, çünkü evi mahvettim.
Kitaptaki bütün çizimler benim, müzik bilen renk bilir
Hep resim yapar mıydınız? Bu kitaptan sizinle ilgili o kadar fazla şey öğrendim ki...
Yapardım. Ablamın kocasının resim galerisi vardı ben küçükken, zaten ilk suluboyayı da o almıştır bana. Resme yakındım. “Grafik olarak bize bir şey bırakmamışsın” dedi Serdar Erener. Kendim yaptım, kestim, yapıştırdım, boyadım. Bütün çizimler benim. Bazı resimlerin orijinali var. Bazılarını direkt o deftere yaptım, orijinal hali yani. Ama müzik bilen, beste yapan bir insan renkleri de yan yana koyabilir, buna inanırım.
Kitabın içinde bir de CD var. 14 şarkınızı seçmişsiniz.
Mikrofonun karşısına geçtim. Bir kerede baştan aşağı söyleyip çıktım. İçimden geldi bunları çaldım. Ertesi gün, başka şeyler çaldım. Baktım aynı havada değil, ilk yaptığıma döndüm. Hiç düzeltilmemiş haliyledir bu CD. Şaşırması, detonesi, heyecanı, duygusu hepsi içinde. Her şeyi mükemmel yapmaya tepki olarak yaptım, bu da özgüvenden kaynaklanır tabii ama...
Yandım ve Sarı Laleler’de tek başıma bir şey yaptım
Yandım ve Sarı Laleler’in sanırım müzikal anlamda sizin için özel bir yeri var.
Yandım ve Sarı Laleler’i tek başıma yaptım. 7’den 70’e herkes sevdi, o yüzden özeldir. Tek başıma derken, ben o, bu, şu yaptı diye ayırmam. Güllerin İçinden, Yağmur Var İstanbul’da, Bodrum, Hâlâ Umudum Var, Ah Bu Ben, Buselik Makamına bana aittir ama MFÖ şarkısıdır onlar. Birlikte söylediğimiz şarkıların sözü, bestesi kimin diye ayırmam. Ama Yandım ve Sarı Laleler hit ve tek başıma benim söylediğim parçalar. Ama geç yaşta bile olsa tek başıma bir şey yapmak hoşuma gitti. İlhami çok ziyaret eder beni ama böyle parçalar nadiren getirir. Başlangıçta Yandım’ın sadece melodisi vardı. Medine’de“Yandım yandım ah ki ne yandım” lafını buldum. Elimde bu satırımla Ali Taran’la çalışmaya başladık. Ben melodiyi tamamladım. Dayısının “Harbe dair” diye bir şiirinin üzerine oturtmaya çalışıyordum ki kavga çıktı. “Sözümü alıyorum” deyince, kızdım gittim. İnadına bu yeni sözleri yazdım. İyi ki de böyle oldu, eski sözler çok yadırgatıcı sözlerdi zaten. Yoksa kurtuluş harbine dair bir şarkı olacaktı. Şimdi aşk şarkısı oldu. Ali’yle adetimizdir küseriz, barışırız.
MAZHAR OLMAK
Sadece tasavvuf olmaz, ben tek kişilik değilim, kitapta bunu anlatıyorum aslında
Şarkı sözlerini, böyle kitapta olduğu gibi üstüste okuyunca çok etkileyi oluyor. Müthiş sözler...
Ve tassavvuf hakim sözlerde değil mi?
Sözlerim ağırdır. Söz müzikten öndedir benim ama seri yazamam. Sezen Aksu gibi. Uzun uzun yazarım. Bekletirim sözleri. Dokunur bırakırım, dokunur bırakırım. Çalışması çoktur bende... Mesela, en az üç dört tane versiyonunu bestelediler Mazeretim Var’ın, “Tamam” derlerdi, “Daha değil” derdim. Ben de ağır ağır olur bu işler. Yolum da tasavvuftur ama tasavvuf uygulamak o kadar kolay değildir, o yüzden ben müziğim açısından beslenmişimdir oradan ancak. Aldıklarım vardır. Benim Hâlâ Umudum var parçasında “Bıraksam kendimi şimdi oh ne rahat” diye bir cümle vardır. Ben kendimi hiç bırakamam. O şarkıdır. Tasavvufu yaşamak başkadır, etkilenmek başkadır. Tasavvufla uğraşılmaz, sonra tasavvuf seninle uğraşır görürsün. Ayrıca bir sanatçı arı gibidir. Çok çiçek dolaşmalısın. Sadece tasavvufla uğraşsam iyi olmaz. Ayrıca ben tek kişilik değilim, kitapta bunu biraz gösteriyorum aslında. Beni tasavvufla buluşturan sonuçta müziktir. Müzik diye o işlere girdim ben.
Yalnızlık Ömür Boyu şarkısında, çok hoşuma giden bir şey yazmışsınız “O sıralar Osho okuyordum herhalde onun etkisinde kaldım. Yoksa insanların yalnız olduklarına inanmam.”
Vay be büyük parça yakalamışsın ha. Bak, bunu kimse sormadı bugüne kadar. Güzel... Bu iki taraflı bir şeydir. İnsan bir yönüyle yalnızdır gerçekten. Yalnız doğar yalnız ölürsün. Fakat buna bir umut ışığı açmak için manevi yönümüzü katıp, Allah’a inandığın için yalnız değilsindir.
Allah dostundur diye düşünürüm. O yüzden öyle yazdım. Bir de anan yaşıyorsa yalnız olmazsın. Tanrı da diyebilirsin ama ben tanrıyı başka anlamda kullanıyorum. Hollywood da tanrılarla dolu, Hindistan da... Ben Allah diyorum, Allah demekten de korkmuyorum. Batı’da özellikle Allah lafından korkuyorlar.
Çocukluğum
İki ablam var, benden 10 yaş büyükler. Aynur ve Ayla. Üç anneyle büyüdüm gibi oldu hep. Annem öğretmen. Teyzem operacı. Eniştem tiyatrocu. Teyzemin çocuğu olmadığı için benim üzerime çok düştüler. Babam senfoni orkestrasında baş trompetçi. Çok küçük yaşlarda onları seyretmenin tabii ki etkisi oldu üzerimde. Babamı ortaokul sonda kaybettim. Onu erken kaybetmek beni hep üzmüştür.
Hindistan’a arayış için gitmedim, inanışım gitmeden belliydi. Ben Allah’a inanırım
Hindistan macerası var. Hindistan şarkısı var...
Hindistan’a dünya görüşü araştırmaya gitmedim. Çok sıkıntılı bir dönemimdi benim, tur rehberi bir arkadaşım vardı ona takılıp gittim. Ashram’a gittim, iki meditasyon yaptım, geldim. Arayış için gitmedim, inanışım gitmeden belliydi benim. Allah’a inanırım. Osho’yu okumuşumdur, çok da inandığım bir şey değildir. Arayış için gitmedim ama bulduğum bazı şeyler oldu, beden dilini çok iyi biliyorlar. Arızalı yerin varsa hemen düzeltiyorlar. Şifacılığı çok iyi biliyorlar.
Umre...
Bana umre diye gelme sakın. Bak senin aracılığınla söylüyorum. Bana umreyi magazin gibi sorup durmayın. Altı kere gittim. Tamamdır artık. Kitapta da merakları giderici şekilde yazdım. Ama şunu söyleyeyim, ben de Amerikalı general olsam müslümanlardan korkarım. Nasıl, yüzbinler ip gibi düzgün sıraya girip namaz kılıyor, ezan sesiyle akın akın yerlerine geçiyor, inanılmaz büyüleyici, şaşırtıcı, etkileyici bir manzara söyleyeyim. Ayrıca “Tarikatçı, yok Ak Partili” diyorlar, ben sadece o değil bir sürü yerden geçmişim, onu anlattım kitapta. Ayrıca da Ak Parti’yi desteklerim ama Ak Partili değilim. Tayyip Bey’in de katılmadığım şeyi olsa söylerim. Buradan başlık yapıp beni Cat Stevens durumuna sokma.