Ak Parti, Kürtler’e ne diyor?

Haberin Devamı

Bizim partiler, özellikle CHP ama bugünlerde ona uymuşa benzeyen Ak Parti de volkanik arazilere benziyorlar.
Aynı partinin içinde hem uçurumlara hem de zirvelere rastlıyorsunuz.

Aynı partinin içinde çağdışı adamlar ve çağdaş insanlar görüyorsunuz.

Hatta aynı adamı bazen çağdaş bazen çağdışı görüyorsunuz.
Belki buna alıştınız, artık şaşırmıyorsunuz bile...
Ama ben hâlâ çok şaşırıyorum...

Aynı konuda sabah yeryüzünün en uygar ülkelerinde yöneticilik yapacak düzeydeyken, akşama doğru en geri kalmış aşiret devletlerinde bile yadırganacak sertlik ve sığlıkta açıklamalar yapmak ancak bizim gibi ülkelerde olabilir herhalde...

Bir arkadaşım söylemişti bir gün:
“Türkiye’nin siyaseti her vantuzlarına ziller bağlanmış bin kollu ahtapot gibi, bütün kollar aynı anda başka bir yöne doğru başka bir ritm çalıyor.”

Nasıl da doğruymuş... Bin kollu ahtapotun uçlarına ziller takılmış kolları gibi gerçekten de burada siyaset...
Ülkenin başbakanı, muhalefet partisi lideri kendi kurultayında ‘Kürt’ sözcüğünü kullanamadı diye, ona nazire yaparcasına ertesi gün Bitlis’teki konuşmasında sekiz defa “Kürt Halkı” deyip, aradan on gün geçince kendi dillerini özgürce kullanmak isteyen Kürt halkına “Kürt sorununu savunuyorum ama Kürtçülüğe karşıyım. Etnik, bölgesel ve dinsel milliyetçilik yapmayacağız. Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek bayrak, tek devlettir. Resmi dili Türkçedir. Ortak dil Türkçedir. Bu topraklarda ameliyata izin vermeyiz“ derse ben o iktidar partisine kuşkuyla bakarım.

Ve şunu düşünürüm: Yaklaşan seçimin ayak oyunları oynanıyor...

Tabii ki siyasetin, bir satranç matematiği ustalığında yapılması gerektiğini biliyorum ama dünyanın her demokratik ülkesinde rahatlıkla tartışılabilecek, hatta hayata geçirilebilecek, birçok insanın hakkı ve özgürlüğünü ilgilendiren bir konunun siyaset oyununa kurban edilmesini kabullenmekte zorlanıyorum.

BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş iki dil tartışmasını başlattığında, gelen tepkileri dikkatle izlemeye özen gösterdim. Bu, birçok şeyin ipucu olacaktı benim için.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in ‘şahin’ açıklamalarına nedense aldırmadım. Mehmet Ali Şahin’i spor bakanı olduğu dönemde tanımıştım. Hukukçu Mehmet Ali Bey hangi koltuğa otursa oranın gerektirdiği resmi açıklamayı yapabilir, inancı bırakmıştı bende.

Ama sonra Ak Partili Ömer Çelik “Bu demokrasiye suikasttır” deyince, Tayyip Erdoğan’ın konuyla ilgili açıklamasını merakla bekledim.

Kürt sorununda birçok iyi adım atılmışken, dahası da olacakmış gibi gözükürken, insanlarda “Bu iktidar bu sorunu çözecek” diye güven yaratılmışken, Ömer Çelik bu açıklamayı yapınca ahtapotun kolları oynamaya başladı diye düşündüm.
Ak Parti MHP’nin oylarını istiyor...
Ak Parti CHP’nin oylarını istiyor...
Ak Parti BDP’nin oylarını istiyor...
Ve bunu ahtapotun her kolunu ayrı oynatarak yapacağına inanıyor.

Bunu hiç sanmıyorum.
Tek bedenden uzanan bunca koldan bu kadar farklı zil sesleri yükselince, ortaya ne müzik ne siyaset çıkıyor, bu “ahtapot siyasetinden” güvenilmez bir kakafoni çıkıyor sadece.

*****

PEKİ GÜL NE DİYECEK?

Cumhurbaşkanı Gül bugün Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yeni PKK ve Kürt meselelerini konuştuktan
sonra yarın Diyarbakır’a gidiyor.
Gül Diyarbakır’da ne söyleyecek?
Şimdi herkes bunu merak ediyor...
Açıkçası ben de merak ediyorum...
Tayyip Erdoğan’ın kapadığı
kapıları bakalım Gül
aralayacak mı?

Balyoz’da kızlar ve oğullar

Balyoz Davası’nın ikinci duruşması dün yapıldı.
Balyoz Davası’nın Türkiye için başlı başına çok mühim bir dava olmasının dışında ben, bir başka tarafını da çok ilgi çekici buluyorum.

Balyoz Davası’nda ya da Ergenekon davasında babalarını savunan avukat kızlar ve oğullar...

İlk aklıma gelenler ıslak imza ile gündeme oturan Albay Dursun Çiçek’in kızı İrem Çiçek, Tümgeneral Ahmet Yavuz’un oğlu Selim Yavuz, Veli Küçük’ün kızı Zeynep Küçük...
Bir de Çetin Doğan’ın akademisyen kızı ile damadı var. Pınar Doğan ve Dani Rodrik... Onlar kitap yazarak babalarının masum olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Çok anlaşılır bir acının içinde oldukları kesin...
O kızların ve oğulların yerinde hangimiz olsak bunu yapardık herhalde.

Birkaç gündür Balyoz Davası’nın bir numaralı sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı ve damadının yazdığı “Balyoz: Bir darbe kurgusunun belgeleri ve Gerçekler” adlı kitabı okuyorum.

Televizyonlarda ya da gazetelerde kitaplarını tanıtmaya, seslerini duyurmaya çalışmalarını izliyorum.
Kimi zaman canım sıkılıyor onların çelişkileri kanıtlamaya çalışırken içine düştükleri çelişkilerden, kimi zamansa canım yanıyor o çelişkilere inanmamızı isteyen, babalarını kurtarmaya uğraşan çırpınışlarından...

Dün Taraf gazetesinde tarafsızlığı ve araştırmacılığına çok inandığım, severek okuduğum Alper Görmüş benim de aklıma takılan noktaları büyük bir berraklıkla anlatmıştı... Bence Alper Görmüş’ün bu konuda yazdığı yazıları mutlaka okuyun.
Örneğin Pınar Doğan ve Dani Rodrik, Ege’deki ordunun adının 2007’ye kadar “Ege Ordu Komutanlığı” olduğunu, bu tarihte “Ege Ordusu Komutanlığı”na dönüştürüldüğünü, oysa 2002 ve 2003’te hazırlandığı iddia edilen Balyoz belgelerinde “Ege Ordusu” dendiğini, bu nedenle bu belgelerin şüpheli olduğunu ve 2007’den sonra üretildiğini söylüyorlar.

Alper Görmüş, Ağustos’un başında bu konuyla ilgili çok net ve basit bir araştırma yaptığını ve 2002-2007 arasında da komutanlığın zaman zaman “Ege Ordusu Komutanlığı” adıyla anıldığının örneklerini bulduğunu yazıyordu.

Bu, küçük bir araştırmayla bile kolayca ortaya çıkabilen bir detayı, çok büyük delil gibi sunan akademisyen çiftin biraz daha dikkatli olmasını bekliyor insan.

Ama Alper Görmüş’ün de söylediği gibi bazı muammalar izah edilene kadar, savcılar bazı noktaları açıklığa kavuşturana kadar, Pınar Doğan ve Dani Rodrik, “Balyoz belgesi sahte” iddialarını sürdürme hakkına sahipler.

Alper Görmüş yazısını, “Biz, sizin her şey sahte heyecanınızı anlıyoruz, fakat siz de bizim neden sizin heyecanınıza iştirak etmediğimizi, sizin kurcalamaya yanaşmadığınız alanları neden kurcaladığımızı anlayın lütfen” diye bitirmiş.

Bir evladın acısını anlamamak mümkün değil ama Çetin Doğan’ın kendi sesinden konuşmalarını dinleyenlerin, “görevlendirme” belgelerindeki ayrıntıları inceleyenlerin, “darbeden sonra tutuklanacakların” listelerini görenlerin neler hissettiğini de anlamalı.
Darbeden sonra tutuklanacak ve öldürülecek olanların da evlatları var.

Ve unutmayın ki o “listedekilerin” evlatları da babalarını, sanıkların evlatları kadar seviyorlar.

*****

Dilek Ağacı...

Sosyal yaşam rehberi bugunbugece.com tarafından facebook uygulaması olarak geliştirilen ve kulaktan kulağa hızla yayılan Dilek Ağacı uygulamasından bahsediyordu herkes...
Nedir diye merak ettim. Çok eğlenceli bir şeyle karşılaştım...

Facebook’ta uygulamayı kabul ettikten sonra Dilek Ağacı’na dileğini yazıyorsun, insanlar bunu oyluyor ve kazananlara ödüller dağıtılıyor...

15 Aralık’ta başlayan uygulama ile hediyelerin dağıtıldığı 25 Aralık tarihleri arasında, 29 bin 323 kullanıcı tarafından 14 bin 686 kez yüklenmiş.

17 bin 262 kez paylaşılan uygulama, bu paylaşmalardan 3.9 oranında geri dönüş almış.

Aynı tarihlerde 133 bin 393 görüntülenme sağlayan uygulamanın giriş sayfası, 35 bin 544 kişi tarafından ziyaret edilmiş.

Dilek Ağacı’na kullanıcılar 10 günde 9419 dilek yerleştirmişler. Bu dilekler 19 ağaca paylaştırılmış ve toplam 8864 kişi tarafından beğenilmiş.
* 3216 kişi mutluluk, 3155 kişi sağlık, 1990 kişi huzur...
* 1336 para, 338 kazanç, 125 borçtan kurtulmak, 53 zengin olmak, 10 kredi onayı...
* 456 aşk, 287 sevgi, 269 evlilik, 222 çocuk...
* 398 iş, 256 araba, 177 ev, 13 villa...
* 237 şans, 49 piyango çıkması, 12 lotoyu kazanmak...
* 211 dileklerin gerçekleşmesi...
* 185 barış, 34 savaşsızlık, 26 askerden dönüş...
* 127 okulda başarı, 42 sınav kazanmak, 35 ders geçmek...
* 1 güzel kadınlar, 1 sevdiği kadını unutmak, 1 kişi de oğlunun o kadından ayrılmasını dilemiş.
Dilek Ağacı uygulaması yeni yılın ilk gününe kadar devam ediyormuş.

En fazla dilenen dileğin mutluluk olması... Facebook kullanıcılarının çoğunluğunun genç olduğunu varsayarsak çok düşündürücü aslında...

Umarım 2011 hepimize beklediğimizden daha büyük mutluluklar getirir...

DİĞER YENİ YAZILAR