Hristiyan Avrupa, Rönesans’ı ve dinde reformu yaşadığında Hristiyanlık yaklaşık bin beş yüz yaşındaydı...
Dinin karanlık bir baskı aracı olmaktan çıkması, insanların engizisyon mahkemelerinde yargılanmalarının önlenmesi için aradan bin beş yüz yıl geçmişti.
Bugün Müslümanlık, Hristiyanlığın reformlarını yaşadığı yaşta aşağı yukarı...
Eğer dinlerin de insanlar gibi olgunlaşma dönemi olduğunu düşünürsek, Müslümanlık da bir değişim ve reform dönemine girecek demektir...
Zaten dünyanın gidişatı, Ortadoğu’da yaşanan tartışmalar, “Arap Baharı” Müslüman aleminin yaşadığı ya da yaşamaya hazırlandığı değişimleri gösterdi bize...
Belki kolay olmayacak ama Müslüman coğrafya da diktatörlüklerden, zorbalıklardan uzak bir yaşama kavuşmak için hareketleniyor.
Müslümanlık anlayışı değişiyor dünyanın gelişmesiyle beraber...
İslam’la demokrasi arasında var olduğu iddia edilen çelişkiyi aşarak, demokrasiyle Müslümanlığın birlikte var olacağı yeni bir anlayış arıyor Müslümanların önemli bir kısmı.
Arap Müslümanlığının dünyadan kopuk hali, dünyadaki gelişmelerle uyumlu değil çünkü...
Türkiye ise “Müslüman demokrat” ülke olmaya aday.
Tökezleyip duruyoruz ama bunu becerebilirsek yeryüzünün “yıldız ülkeleri” arasına katılacağız.
İşte tam bu noktada da hala bizim ülkemizde şeriattan, dinden korkmak ya da mesela zorunlu eğitim 12 yıl olacak dendiği zaman “bunu imam hatip liseleri için yapıyorlar” demek, “dindar nesiller” deyince Başbakan, bunu “devlet-halk” ilişkilerini sakatlayan bir zorlama olarak görme yerine “şeriat” işareti olarak görmek dünyada ne olup bittiğiyle hiç ilgilenmediğimizi gösteriyor aslında.
Bizim “şeriattan” değil, yeterince demokrat olmamaktan, insanlarımızı eşit ve özgür yaşatamamaktan korkmamız gerekiyor bence.
Zaten geçenlerde Neşe Düzel’le konuşan CHP yöneticisi Nihat Matkap bile artık “şeriat ya da irtica” gibi tehlikelerin kalmadığını söyledi.
Dünyanın nereye gittiğiyle ilgileniyorsanız Ak Parti’nin Müslümanlığından değil, bu ülkenin değişmeyen yazgısı gibi görünen o kirli sisteminden korkmalısınız önce...
Bu ülkede korkulacak o kadar çok şey var ki...
Hrant Dink cinayetini aydınlatmayan o korkunç koalisyondan, Uludere’de insanları öldüren tuzağı kuran güçten, hükümetin devleti yönetememesinden, yolsuzluklardan, devlet içindeki çekişmelerden korkmalıyız.
Müslümanlık bu listenin en sonunda olmalı...
Çünkü eğer şeriattan korkuyorsan, neden onun panzehiri olan özgürlüğü ve demokrasiyi istemiyorsun diye sorarlar insana...
Niye CHP ve “Cumhuriyetçiler” demokrasiye sahip çıkmıyor?
Kürtlerin eşitliğini savunmuyor?
Dink cinayetinde, misyoner suikastlarında, Uludere’de ortaya çıkan derin devletle hesaplaşmıyor?
Niye hükümeti bunlarla hesaplaşması için zorlamıyor?
Yalancı tehlikelerden korkmak...
Gerçek tehlikeleri gözlerden saklamak için başvurulan eski bir oyun.
Şeriattan korkmayın...
Korkacaksanız, o karanlık sistemin parçası olan herkesten korkun...
Bu sistemin bir türlü temizlenmemesinden korkun.
Ak Parti’nin bu sistemle anlaşmaya yatkın görüntüsünden korkun.
Ak Parti, Müslüman olduğu için tehlikeli değil.
Onun tehlikeli olması, bu devleti değiştirmeden onun bir parçası haline gelmesi.
Demokrasiyi unutması.
Asıl tehlike bu bence.
Asıl korkmamız gereken bu.