Haberin Devamı
Lenin‘in herkesin kulağına küpe olması gereken bir sözü var:
“Küçük bir hatayı büyütmenin en iyi yolu onu savunmaktır.”
Türkiye bir hatayı, ki başta da küçük sayılmazdı, savuna savuna bir uçurumun kenarına geldi...
Kürt sorununu demokratik yollardan çözmemek için attığı her adım, dönüp dolaşıyor kendi başına bela oluyor...
PKK...
KCK...
Bunlar, bir hatanın savunulmasından büyümedi mi?
“Kürt yoktur” vahşetinden doğmadı mı?
Ama şimdi aynı vahşeti Kürtler yapıyor, hem de Kürtlere...
Bugün Kürtlerin bile kendi aralarında anlaşamama sebebi, ‘anlamsızlıkları’ savunmak değil mi?
Demokratik haklarını alamayan bir halkın “temsilcisi olduğunu” söyleyenler, şimdi kendi halkına demokrasiye sığmayan işler yapıyor...
KCK operasyonlarındaki siyasi hesaplar, hukuki çarpıklıklar tartışmasız ortada ama aynı zamanda KCK’nın güneydoğuda kendi halkına yaptığı baskı da ortada...
Dün Taraf gazetesinde Kurtuluş Tayiz’i okuyunca bu durum kafamda iyice berraklaştı.
Kurtuluş demiş ki “KCK modeli güneydoğuda kendisinden olmayana hayat hakkı tanımayacağını çok kısa sürede gösterdi. Kürt siyasetinin geldiği nokta ‘KCK’lı olmayan Kürt değildir’. AKP’ye oy verenleri ‘ihanetçi’ ilan edip malını canını tehdit etmeye başladılar.”
“Bunlar Türklerden beter” diyor insan bunları okuyunca...
3 milyon oy almış BDP, AK Parti ondan fazla oy almış güneydoğuda...
KCK bu gerçeğe aldırmıyor...
Çünkü yıllarca savaşmış onlar...
Halkı için dağa çıkmış, ölmeyi göze almış onlar...
Öyleyse AK Parti’ye oy verdi diye istediği her Kürdü tehdit edebilir onlar...
Bu baskının arkasındaki duygusal gerekçeleri anlamak zor değil ama çözüm kendi halkını korkutmak olabilir mi?
Bu, işlerine yarar mı gerçekten?
AK Parti de Kürtlerin haklarını, ana dilde eğitimi, iki dilliliği kabul etmiyor ...
Ve kendini tartışmasız haklı görüyor...
Hele Kürt siyasetçiler KCK’nın yaptıklarına ses çıkaramayınca, bu, iktidarın bayılarak kullanabileceği güçlü bir koz haline geldi hem BDP’ye hem Kürt halkına karşı...
Eee peki, masum Kürt halkı ne yapsın?
Barış isteyen, canı yanmış, acı çekmiş, acılardan yorulmuş, bıkmış Kürt halkı ne yapsın?..
Masum Türk halkı ne yapsın peki?
Bunları düşünürken sayfayı çevirdim ve Ahmet Altan’ı okudum...
Kendisini yakından tanırım, analizlerine güvenirim...
O da diyor ki “AK Parti BDP’yi kapatmaya mı hazırlanıyor?”
Başbakan’ın başdanışmanlarından Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak’ta BDP’yi ağır biçimde eleştiren ve suçlayan bir yazı yazmış...
Okumamıştım, hemen yazıyı bulup okudum...
Gerçekten bu resmi bir ağızsa rahatlıkla şüphelenilebilir...
Hemen ardından bir de İçişleri Bakanı, “BDP, PKK’nın uzantısıdır” deyince...
“Bu iki tavır tesadüf olamaz” demiş Ahmet Altan...
AK Parti gerçekten BDP’yi kapatacak mı peki?
Türk siyasetini bu karanlığa gömecek mi?
İnsan şimdi ne olacak diye düşünmeden duramıyor...
KCK davasından tutuklular kendi dillerinde savunma yapamıyor...
Kürt gazeteciler, Türk gazeteciler KCK davasından tutuklanıyor...
Ahmet Türk, “Kürtlerin tüm haklarının güvence altına alınacağı bir anayasa düşünülüyorsa bugün 5000 Kürt siyasetçinin hapiste olmaması gerekiyor” diyor...
Bütün bunlar yüzünden KCK, AK Parti’ye oy veren Kürtleri tehdit ediyor...
BDP bunlara ses çıkaramıyor...
AK Parti, BDP’yi siyasi çıkarları için kapatmak istiyor.
Herkes kendini haklı görüp, bu haklılığını şiddetin mazereti olarak benimseyince, ortada sadece tehdit, baskı, kavga kalıyor.
Ve, sorun asla çözülmüyor.
Olan da Kürt halkıyla Türk halkına, şu zavallı Türkiye’ye oluyor.
Koskoca ülke, kuyruğunu yiyen kedi gibi yıllardır kendi etrafında dönüp duruyor.