Açlık grevlerini kim bitirdi?

Haberin Devamı

Bana sorarsanız çok tuhaf bir şey oldu…

Bu ülkenin hapishanelerinde binlerce insan açlık grevi yapıyordu düne kadar…

67 gün ölüme doğru yürüdüler…

Anadillerinde savunma yapabilmek için…

Ana dillerinde eğitim hakkı için…

Tecritin kaldırılması için…

Kısaca, hapishanede de olsalar, doğarken hakettikleri doğal hakları için ölümü göze aldılar…

Sizin için ‘yanlış’ insanlar bile olsalar, hakları için ölümü bu kadar hiçe saymaları büyük bir cesaretti.

Ama bu ülkeyi yönetenler, hepimizin, peki peki çoğumuzun vicdanına meydan okuyarak, gözlerimizin içine bakarak yalan söylediler…

‘Açlık grevi yok,’dediler.

‘Şantaj yapıyorlar,’dediler.

‘Show yapıyorlar,’dediler.

Ama sonra Abdullah Öcalan, İmralı’dan açlık grevindeki mahkumlara ‘grevi hemen bırakın’ dedi…

Ve ‘olmayan’ açlık grevleri bitti.

Açlık grevlerini bitirerek hapishanelerdeki muhtemel ölümleri, büyük bir çatışma ihtimalini Apo tekbaşına önledi.

Başbakanın, hükümetin yapması gerekeni İmralı’dan Abdullah Öcalan yaptı.

Bunu yaptığı için ona kızacak mıyız?

Yoksa teşekkür mü edeceğiz?

Tuhaf oldu bu iş değil mi?

***


Abdullah Öcalan dedi ki ‘eylem amacına ulaşmıştır, greve bir an önce son verin.’

Demek ki şu an bilemediğimiz ama gerçekleştiğine emin olduğumuz bir anlaşma yapıldı.

Bu anlaşma nedir acaba?

Bu anlaşmayı kim yaptı?

Bu grevler, bir müzakereyi sürdürüp bir anlaşmaya varan hükümetin çabasıyla bittiyse bunu neden bilmiyoruz?

Neden başbakan bunun için uğraştıysa bunu saklamak istiyor?

İnsanların ölmesini engellemek iyi bir şey değil mi?

Neden başbakan grevler Öcalan’ın bir sözüyle bitmiş gibi görünmesini tercih ediyor?

Başbakan’ın “ölümü savunan”, Öcalan’ın da “hayat kurtaran” bir imaja sahip olmasının iktidara nasıl bir siyasi getirisi var?

Bu ülkenin seçmenleri, “ölümü savunanları” mı tercih ediyor ülkeyi yönetmesi için?

Eğer böyleyse garip bir memlekette yaşıyoruz demektir.

Eğer böyle değilse siyasi iktidarın algıları tümden şaşmış anlamına gelmiyor mu?

***


Başbakan idamı geri getirmekten bahsediyordu.

Bununla ilgili yazılar hâlâ devam ediyor gazete köşelerinde…

Sanırım ‘açlık grevine aldırmıyorum, hatta asarım bile istersem sizi’ demek istiyordu.

Hatta, aynı hükümetin dışişleri bakanı ‘yok yok öyle demedi Norveç’e söyledi onu Norveç’e’ demek zorunda kaldı.

Dışişleri bakanını bu kadar zor duruma sokarken başbakan, anlaşılan bir taraftan da İmralı ile görüşmeler devam ediyormuş…

Bunu, sonuç alınana kadar saklamak devlet işlerinin yönetimi anlamında doğru olabilir…

Ama yapılanın tam tersini hatta akıllara sığmayacak kadar tersini söylemeyi, ülkede gerginliği artırmayı anlamak çok zor.

Neden başbakan işleri karıştırmaktan bu kadar hoşlanıyor düşünmeden duramıyorum…

Neden Tayyip Erdoğan yaptığı olumlu şeyleri ‘sır’ olarak saklıyor da olumsuz işleri bu kadar açık yapıyor?

***


Şimdi geldiğimiz bu noktadaki görüntüye göre “idamı ve ölümü” savunan bir başbakanımız, ölümleri durduran bir “mahkumumuz” var.

Öcalan’ın açlık grevlerini ve ölümlerini önlemekte çok önemli bir rol oynadığı çok açık.

Ama bu sonuca varmak için başbakanın ve hükümetin ciddi görüşmeler yaptığı da çok açık.

Ama başbakan bunun için kendisine “teşekkür etmemizi” istemiyor.

“Öcalan’a teşekkür edin” diyen bir siyaset izliyor.

Yaptıklarına bakınca, “ben hiçbirşey yapmadım, her şeyi Apo tek başına önledi” diyen bir tavrı var.

Ölümleri ve büyük bir karmaşayı durduranlara teşekkür borcumuz var.

Ama başbakana da şunu söylemek istiyor insan, “insan hayatlarını kurtarmak için uğraşmak ayıp değildir, iyi bir şeydir ve bir ülke hayat kurtaran bir başbakana sahip olmaktan utanmaz.”

Bunun için sevinir sadece.

Ve ben başbakanın yaptıklarından dolayı sevinmeyi gerçekten çok özledim…

DİĞER YENİ YAZILAR