Siyaset, aşklar, dostluklar, iş hayatı, her şey, her şey kirli, her şey hoyrat, her şey vahşi...
Hayır,kötümser biri değilim ben, hiç de olmadım... Iyiyi, neşeyi, umudu, aşkı, kibarlığı, dostlukları severim...
Ama artık her şeyin bir gün iyileşmesi için bir zorunluluğun gerektiğinin çok farkındayım.
Hayatın bizi zorlaması gerekiyor, aksi takdirde biz yerimizden kıpırdamayacağız.
Ve hayat bizi zorlamaya başladı.
***
Kendimizi kirlettiğimiz, aşağıladığımız ve kendi rezilliğimizden çamurla oynayan bir çocuk gibi tuhaf eğlenceler çıkardığımız yolculuğun sonuna geldik, o yüzden bu kadar karanlık her şey...
Kirlenmekten, aşağılanmaktan bıkmadık aslında… Ama içine atladığımız o uçurumda geçirdiğimiz uzun yıllar sonunda daha düşecek biryer, daha alçalacak bir çukur kalmadığı için bitecek bu zavallı yolculuk...
Alçalmanın her türlüsünü yaşadık çünkü...
***
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana koskoca doksan iki yıl geçti, dile kolay, hala Kürt sorunumuz var, hala Alevi sorunumuz var, hala fikir özgürlüğü sorunumuz var, hala demokrasi sorunumuz var.
Her türlü iktidarı gördük ama bu sorunları kökten çözene, çözmek isteyene rastlamadık.
Sorunlarımıza aşık gibiyiz.
Ya da birileri bu sorunlardan öylesine büyük bir çıkar sağlıyor ki asla çözülmesini istemiyor.
Ama ne düşünüyorum biliyor musunuz, daha fazla ölemeyeceğimizi, daha fazla alçalamayacağımızı, daha fazla düşemeyeceğimizi artık…
***
İçimde güçlü bir inanç var kurtulacağımıza dair…
Çünkü artık gerçekten bir zilletin dibine vurduğumuzu hissediyorum.
Evet, bu kirlenmişlik, bu aşağılanmışlık, bu utanç, bu arsızlık, bu pespayelik, bu fütursuzluk, bu rezillik beni umutlandırıyor.
Bana aydınlığı düşündüren, inandıran bu karanlık.
Her şeyi denedik, her seferinde aynı karanlığa düştük.
Düşecek yerimiz kalmadı artık.
***
Biraz soluk alabilmek için buradan kurtulmamız gerekiyor, bu çamurun içinden çıkmamız gerekiyor.
İşte bu yüzden umutluyum.
Bu mecburiyetten dolayı…
Bu bataklıkta artık nefes alamıyoruz çünkü hiç birimiz.
***
Bir tek korkum var…
Bizi bu bataklığın içinden çıkmaya zorlayacak mecburiyetlerin, bizi parçalayıp yok edebilecek kadar şiddetli olmasından.
Çünkü hayat bizi her geçen gün biraz daha tehlikeli bir şekilde zorluyor.
Acele etmemiz gerekiyor.
Kurtulmakla yok olmanın kesiştiği bir noktadayız sanki…