Yine PKK-Hizbullah çatışması mı?

Haberin Devamı

Dün Dicle Üniversitesi’nde Hizbullah ile PKK’ya yakın öğrenciler arasında yaşanan olaylar ister istemez başlığa çıkardığımız soruyu da beraberinde getiriyor: Yine PKK-Hizbullah çatışması mı?

Dünkü olayları ve başlıktaki soruyu ele almadan önce geçmişe hızlı bir yolculuk yapmak isterim. 1992 yılıydı, Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışıyordum. Zaten hep gergin olan Güneydoğu’dan alışılmışın dışında haberler geliyordu. Güvendiğim bazı kaynaklarımdan edindiğim bilgilerle PKK ile o güne kadar pek bilinmeyen Hizbullah arasında kıyasıya bir çatışmanın başladığını öğrendim ve bu haber gazetede “PKK-Hizbullah çatışması” başlığıyla manşet oldu. Haber kaynaklarımın tavsiyesine (bana Hizbullah’ın PKK’dan bile tehlikeli olduğu uyarısında bulunmuşlardı) uyarak habere imza atmamıştım.

21 yıl sonra, her ne kadar sonunda soru işareti olsa da, aynı başlıkta bir yazı yazmak garip bir duygu. Çünkü bu 21 yıl boyunca her iki hareketin de o kanlı dönemden fazlasıyla ders çıkarmış olduklarını gördüm ve tekrar benzer şeyler yaşamak istemediklerini kendilerinden dinledim. Ancak bölgenin iki önemli toplumsal-siyasi gücü olan PKK ile Hizbullah söz konusu olduğunda başka faktör ve aktörleri de hesaba katmak zorundasınız. Daha açık söyleyecek olursak, PKK ile Hizbullah kendi aralarındaki ilişkileri (veya ilişkisizlikleri) kendi başlarına belirleme şansına geçmişte pek sahip olmadılar ve bu durum pekâlâ bugün de geçerli olabilir.

Elzem sorular

Olayların neden çıktığı, nasıl geliştiği hakkında ayrıntıya girmeye gerek yok. Hele kimin haklı, kimin haksız olduğunu tartışmanın hiç anlamı yok. (Olayların video görüntülerini izleyip polisin hangi gruba nasıl davrandığını gördüğünüzde kafanızda bir şeyler şekilleniyor zaten.)

Ama şu soruları sormak elzem: Tam da yeni İmralı sürecinin ortasında, normal olarak çözümden yana olması gereken iki siyasi hareket neden çatışır ve gözlerin kendilerine çevrilmesine neden olur? Daha açacak olursak: Bu çatışma bir “kaza” sonucu mu çıktı yoksa taraflardan biri tarafından mı planlandı? Diğer bir deyişle iki siyasi hareketin merkezleri duruma müdahale edip gerilimi indirmeye mi yoksa tırmandırmaya mı yönelecekler? Çatışma tırmanırsa bundan kim ne kazanır, kim ne kaybeder?

Açıkçası Dicle Üniversitesi’ndeki kavganın bir “kaza” olduğunu düşünüyorum. Eğer Hizbullahçılar bu kavgayı önceden planlamışlarsa ve gerilimi tırmandırmak istiyorlarsa ki sanmıyorum- karşı tarafa da zarar verirler ancak en çok kendileri kaybeder.

Zorunlu yakınlaşma

Geçmişteki çatışma döneminden bu yana çok ama çok şey değişti. Hizbullah Kürt sorununa, PKK da İslam dinine karşı mesafeli tavırlarından uzun bir süre önce vazgeçti. Benzer bir şekilde Hizbullah Gaffar Okkan suikastından beri silahlı eylemlere yönelmedi, PKK ise silahlı mücadele devrinin kapandığını ilan edip silahsızlanma konusunda devletle görüşmeye başladı.

Sonuçta her iki hareketin ister istemez birbirlerine daha fazla yakınlaştıkları ortadadır. PKK’nın dini söylemlere başvurması, Hizbullah’ın Kürt sorununa sahip çıkmasıyla aralarındaki rekabetin farklı boyutlarda geliştiği de muhakkak. Ancak gelinen noktada, dün yaşanan olaylara rağmen, iki hareket arasında çatışma yerine diyalog ve işbirliğinin öne çıkmasını bekliyorum. Çünkü Hizbullah Kürt sorununun çözüm sürecinde devre dışı kalmak istemiyor. Devletin Öcalan’ı merkez alan, ama BDP ve PKK’yı da kapsayan bir süreci başlattığı bir ortamda Hizbullah’ın, enerjisini PKK ile çatışarak tüketme yerine masada bir şekilde kendisine yer edinme için harcamayı tercih etmesi anlaşılır bir şeydir.

Tabii burada çok ciddi bir soru/sorun var: Hizbullah eğer masada kendisine yer bulursa devletin mi yoksa PKK’nın mı yanında oturacak?

DİĞER YENİ YAZILAR