Yine Aleviliği Alevilere bırakmama inadı üzerine

Haberin Devamı

Pazartesi günü “Alevilere Alevilik öğretmekten bir vazgeçseniz...” başlıklı bir yazı (http://www.rusencakir.com/Alevilere-Alevilik-ogretmekten-bir-vazgecseniz/2102) yazdım ve Alevi dedesi Prof. İzzettin Doğan ile Fethullah Gülen’in “ortak projesi” olarak bilinen yan yana cami ile cemevi inşa etme fikrini eleştirdim. Aynı gün Hürriyet Gazetesi’nde Taha Akyol ile Ahmet Hakan, ertesi gün Radikal’de Eyüp Can bu projeyi alkışlayan yazılar kaleme aldılar. Bu arada Gülen cemaatinin yayın organlarında da Ankara Mamak‘ta Cami-Cemevi ve Kültür Merkezi’nin temelinin atılması haberi olumlu bir şekilde verilirken, buna yönelik Tuzluçayır’da yaşanan olaylı protestolar “bir avuç marjinal”in ürünü olarak gösterildi.

Çok verimli, canlı ve hayati bir tartışma söz konusu. Tartışmanın nedenleri olarak da Kürt sorununda en azından zihniyet anlamında olumlu açıdan önemli değişiklikler yaşanırken Alevi sorununun hâlâ el yakan bir tabu olarak varlığını sürdürmesi; Kürt sorunundaki “ret, inkâr ve asimilasyon” politikalarından vazgeçildiğini resmen açıklayan devletin eşit bir duyarlığı Alevi sorununda nedense göstermemesi; örneğin cemevlerine statü tanımamakta ısrar etmesi gibi hususları sayabiliriz.

Devletin bu tutumunun Sünni muhafazakârlar ve onların örgütlü yapıları tarafından büyük ölçüde benimsenmesi işleri daha da zorlaştırıyor. Bütün bunlara konjonktürün, özellikle Gezi direnişi ve Suriye krizinin, doğrudan ya da dolaylı biçimde Aleviliği yer yer öne çıkarmasını da ekleyebiliriz. Şöyle ki Suriye’deki iç savaşın tüm bölgeye sıçrama riski ve bunun “mezhepler savaşı” veçhesine bürünmesi ve ülkemizi de etkisi altına alması söz konusu.

Yakınlaşma değil yakınlaştırma

Özellikle Gülen cemaatine yakın bazı tanıdıklarım, sözünü ettiğim yazımı tam da bu sıraladığım olgular temelinde eleştirdiler ve bana “böylesine kritik bir ortamda Alevi-Sünni yakınlaşmasını hedefleyen böyle bir projeye neden karşı çıkıyorsun?” diye haklı görünen bir soru yönelttiler. Eğer bunun “Alevi-Sünni yakınlaşmasını” sağlayabilecek bir proje olduğuna inansaydım tabii ki karşı çıkmazdım. Bana göre bu projeden her iki tarafın birbirine doğru adım atması değil, olsa olsa Alevilerin Sünnilere biraz daha fazla yakınlaştırılması çıkar.

Çünkü Türkiye’de bir “cami sorunu” yok, buna karşılık devasa bir “cemevi sorunumuz” var. Gidip gitmemeleri ayrı konu, ancak Aleviler camiye karşı çıkmazlar, fakat çok sayıda Sünni’nin “cemevi de nereden çıktı? Tek ibadet yeri camidir” dediğini biliyoruz ki onlara ülkeyi yönetenlerin hatırı sayılır bir bölümü de dâhil. Kısacası, eğer Alevi-Sünni yakınlaşması gibi bir derdimiz sahiden varsa esas hedef kitlemiz sayıca çok olanlar, yani Sünniler olmalıdır. Bu bağlamda, eğer yan yana cami ve cemevi projesini ortaya atacaksak ilk temeli pazar günü Ankara’da yaşandığı gibi Alevilerin çoğunlukta olduğu bir semtte atmamamız gerekir.

Prof. Doğan ve Cem Vakfı konusu

Bir diğer konu da Alevileri kimin temsil ettiği, edebileceği tartışması. “Aleviliği Alevilere öğretme” eleştirisine bazı Sünni dostlar “Prof. İzzettin Doğan Alevi değil mi, Cem Vakfı Alevi kuruluşu değil mi?” diye itiraz ettiler. Doğru, İzzettin Hoca ülkemizin en önde gelen Alevi şahsiyetlerinden biri, Cem Vakfı da aynı şekilde kendini kanıtlamış bir Alevi kuruluşu. Ancak Prof. Doğan ve Cem Vakfı’ndan farklı yorumlara sahip olan nice Alevi şahsiyet ve kurum var Türkiye’de ve Avrupa’da.

Geçen yazıdaki sözlerimi tekrarlamak istiyorum: Devlet ve Fethullah Gülen başta olmak üzere bazı Sünni muhafazakâr şahsiyetler, Prof. Doğan’ın yaklaşımını kendilerine daha yakın görüyor, kendisine birtakım imkânlar sunarak onu bir tür “Türkiye Alevilerinin gayrıresmi temsilcisi” olarak tescillemek istiyorlar. Aleviliğin ne olduğu/olması gerektiği tartışmasına bu şekilde müdahale edip, gruplar ve şahıslar arasındaki rekabette alenen taraf tutmanın yanlış olduğu kanısındayım. Bu nedenle Tuzluçayır’daki olayları “marjinallerin işi” diye kriminalize edip değersizleştirmeye çalışmak yerine Alevilerin önemli bir bölümündeki rahatsızlıkları anlamanın vesilesi olarak masaya yatırmak daha isabetli olacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR