Yarınki buluşmadan benden başka umutlu olan var mı?

Haberin Devamı

Dün öğleden sonra twitter’da takipçilerime şu soruyu sordum: Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesinden benden başka umutlu olan kimse var mı?

Kısa süre içinde çok sayıda mesaj geldi. Neden umutlu olduğumu açıklamaya geçmeden önce okurlarımın (yeni tabirle takipçilerimin) konu hakkında ne düşündüklerini örnekleriyle aktarmak istiyorum.

Soruma cevap verenlerin ezici bir çoğunluğunun hiç de umutlu olmadığını ve benim iyimserliğimi temelsiz bulduğunu görmek şaşırtıcı olmadı. Mesela @iviy_ “Kemalistlerle (CHP’yi kastediyor) neo-kemalistlerin (AKP’yi kastediyor) görüşmesinden umut taşımak? Allahım bana da Ruşen Çakır optimisliğinden (iyimserliğinden) ver” derken @kordican rümuzlu takipçim bana “Siz açılım konusunda da umutluydunuz, bence umudunuzu sokakta arayın, parlamentoda değil” diye seslenmiş.

İki liderin buluşmasının umut vermemesinin temelinde bugüne kadarki ilişkileri, daha doğrusu ilişkisizlikleri yatıyor. Birkaç örnek vermek gerekirse @SavasUcr “Bugün buluşurlar yarın yine birbirlerine söverler. Sonuç çıkmaz çay içip ayrılırlar” derken, @vedatsozen “Birbirleri hakkında en ağır hakaretleri eden siyasetçilerin sonradan sağlıklı bir diyalog kurmaları ne kadar mümkün?” diye soruyor. Benzer bir şekilde @alpi04gs “Kavgadan başka dil bilmiyorlar sanki! Bir de birinin kara dediğine diğerinin ak demesi inadı mevcut” diye yakınırken @ixpinoz “İki gün sessizlik, Cuma günü kavga başlar” öngörüsünde bulunuyor.

İki liderin birbirleriyle kavgalı olmasından şikayet edenlerin dışında Erdoğan’a veya Kılıçdaroğlu’na güvenmeyenlerin de yarın yapılacak görüşmeden hiç umutlu olmadıklarını görüyoruz. Onların argümanlarını burada aktarmaya pek gerek yok. Son olarak, benim gibi azınlıkta olanlardan, yani Çarşamba günkü buluşmaya iyimser bakanlardan birkaç örnek görelim.

Değişmin yansımaları

Örneğin @Omer-ust “Görüşmenin yapılacak olması bile umut verici bir durum” derken @CAYPAR da duygularını benzer bir şekilde “Umutluyum, ama sonucu için değil, görüşmeye, iletişime başlarlar” şeklinde dile getirmiş.

“En azından kavga etmeyip müzakere ediyorlar” diyenlerin de bu buluşmadan Kürt sorununun çözümü açısından olumlu bir gelişme bekledikleri söylenemez. Ama az da olsa aksini düşünenler de bulunuyor. Örneğin @ibrahimikorkmaz bu buluşmanın CHP’deki bazı değişikliklerin sonucu olduğu kanısında. “CHP içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu politikasını dizayn edenler var. Değişen şartlar ve yapı CHP’ye bunu dayattı” diyor.

Ben de buna yakın düşünüyorum. ™öyle ki AKP hükümeti Kürt açılımını başlattığında en çok CHP’ye güvenmiş, ama en büyük çelmeyi de bu partiden yemişti. O dönem CHP’nin başında bulunan Deniz Baykal, ne AKP’nin Kürt sorununu samimi bir şekilde çözmek istediğine, ne de istese bile çözebileceğine inanıyordu. Dolayısıyla başından itibaren açılıma mesafeli oldu, hatta bir andan itibaren ona karşı durdu.

CHP’nin açılıma katılmamasının tek sorumlusunun Baykal, yani ana muhalefet partisi olduğunu söylemek haksızlık olacaktır. Başta Erdoğan olmak üzere iktidar partisi CHP’yi hep yarım ağız bir şekilde açılıma davet ettiler ve ana muhalefet partisine, hükümetin geliştireceği politikalara destek verme dışında bir rol biçmediler. Sonuçta Habur’la birlikte açılım durdu ve bundan hem AKP, hem CHP, daha kötüsü tüm Türkiye zarar gördü.

Doğal olanda buluşma

Kemal Kılıçdaroğlu, hep vaat ettiği “Yeni CHP”yi ancak Kürt sorunu konusunda farklı ve aktif bir politika izleyerek hayata geçirebilir. Bu bağlamda bir öneriler paketi hazırlayıp bunu doğrudan Başbakan’a sunma kararının isabetli olduğu kanısındayım.

Erdoğan da, Kürt sorununu ne yapıp edip çözmek zorunda olduğunu ve her ne kadar uzun bir süredir “şahin” bir çizgi izliyor olsa da bu sorunun baskı politikalarıyla çözülemeyeceğini biliyor olmalı. Aynı şekilde bu sorunun çözümünde CHP gibi bir partinin mutlak yer alması gerektiğini de düşünüyor olmalı.

Özetle, Kürt sorununda belli bir süredir kendi doğalarına aykırı politikaların peşinde koşan AKP ve CHP’nin doğal olanda, yani bu sorunun demokratik yöntemlerle kalıcı bir şekilde çözümü için işbirliğinde buluşmaları gerekiyor. İşte Çarşamba buluşması pekala bunun startı olabilir.

Son söz: Felaket tellalığından kolay bir şey yok. Her şeye rağmen, Kürt sorununun çözümü konusunda iyimser olmak ve böyle kalmak iyidir.

Not: Twitter’da görüşlerini paylaşan herkese teşekkürler.

DİĞER YENİ YAZILAR