Türkiye daha çok sarsılacağa benziyor

Haberin Devamı

Ankara’daki saldırının haberini ilk alınca birçokları gibi benim de aklıma ilk olarak El Kaide geldi. Bu son derece doğaldı çünkü:

1) El Kaide yıllar önce dünyanın dört bir tarafındaki ABD’li kişi ve kurumları hedef aldığını açıklamış ve çok sayıda saldırı gerçekleştirmişti.

2) İstanbul’da 15-20 Kasım 2003 saldırılarını gerçekleştiren El Kaide militanlarının başta İncirlik Üssü olmak üzere Amerikan hedeflerini düşünmüş ama teknik nedenlerle vazgeçmiş oldukları ortaya çıkmıştı.

3) Temmuz 2008’de İstinye’deki ABD İstanbul Başkonsolosluğu’na yönelik silahlı saldırının ardında da bir şekilde El Kaide olduğu düşünüldü ama kanıtlanamamıştı.

4) Büyükelçilikteki patlamanın bir intihar eylemcisi tarafından gerçekleştirilmiş olması da El Kaide tahminlerini güçlendiriyordu.

5) Dünkü gazetelerde yazıldığı gibi Usame bin Ladin’in damadının MİT-CIA ortak operasyonuyla Ankara’da yakalandığı bilgisine de sahiptik.

Stratejik hesaplar

Bütün bu kuvvetli argümanlara rağmen, daha serinkanlı düşününce Ankara saldırısının El Kaide tarafından kotarılmış olma ihtimali çok düşük olduğu kanısına vardım. Çünkü El Kaide son derece stratejik düşünüp hareket eden bir şebekeydi. Usame bin Ladin’in ölümünün ardından ciddi sarsıntı geçirmiş olsa da İslam dünyasının gündemdeki her bölgesinde (Suriye, Irak, Mali...) El Kaide’nin etkin varlığını görüyorduk.

11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Afganistan’a sıkışmış olan El Kaide, ABD’nin Irak işgalinin sunduğu stratejik fırsatı değerlendirip önemli bir açılım yapmıştı. Başlangıçta Irak’ın önde gelen aktörlerinden biri haline gelen El Kaide’nin, özellikle El Zerkavi’nin öldürülmesinin ardından hedeflerine ulaşamakta epey zorlandığını, ancak Suriye’de yaşanan gelişmeler sayesinde ölümcül krizini atlatmış olduğunu görmüştük.

Bin Ladin’in damadının yakalanması gibi ciddi ama istisnai durumları saymazsak Türkiye, Suriye krizi başladığı andan itibaren El Kaide için bir tür “lojistik cenneti”ne dönüşmüş durumdaydı. Dünyanın dört bir tarafından Suriye’de savaşmaya giden gönüllüler başka ülkelerle birlikte Türkiye’yi de kullanıyordu ki içlerinde azımsanmayacak sayıda Türkiyeli de vardı. Yine Türkiye, El Kaide ile organik ilişki içinde olsun ya da olmasın, benzer ideolojik motivasyonlarla hareket eden gruplara mensup savaşçıların dinlendiği, tedavi gördüğü vb. ülkelerden biri haline gelmişti. Daha önemlisi Ankara, Esad rejiminin muhakkak ve bir an önce yıkılmasına angaje olmuş durumda. Ve bu noktada Washington’un güçlü desteğine sahipti.

Hal böyleyken El Kaide’nin, örneğin Mali’de açıkça kendisiyle savaşan Fransa varken, bilerek ya da bilmeyerek Suriye’de önünü açmış olan Türkiye ve ABD’yi birlikte sarsacak bir saldırıya imza atmış olmasının pek mantıklı gözükmüyordu.

Paris’ten sonra

Dolayısıyla Ankara saldırısının ardında El Kaide’den ziyade, Ankara ile Washington’un son dönemde iyice gelişen stratejik işbirliğinden ve bunun bölgemize muhtemel yansımalarından rahatsız olan odakların bulunması ihtimali daha yüksekti. Bu bağlamda, Ankara saldırısının doğrudan ya da dolaylı olarak yeni İmralı süreci ve daha bunun ilk günlerinde yaşanan Paris suikastiyle bir şekilde irtibatlı olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktı.

Ve saldırının üzerinden çok zaman geçmeden intihar eylemcisinin DHKP-C’li Ecevit Şanlı olduğu belirlendi. Kuşkusuz DHKP-C de El Kaide gibi ABD’yi düşman görüyor. Yine bu örgüt, yakın zamanda düzenlenen geniş kapsamlı operasyona rağmen eylem yapma kapasitesini koruduğunu göstermek istemiş olabilir ancak bu zamanda böyle bir hedefin seçilmiş olmasının muhakkak bölgesel nedenleri vardır.

Sonuç olarak Ankara saldırısından çok hızlı iki sonuç çıkarabiliriz:

1) Suriye krizi ve yeni İmralı süreci sürdükçe Türkiye daha çok sarsılır;

2) Önce Paris, ardından Ankara saldırıları, yeni İmralı sürecinin olumlu sonuçlanma ihtimalinin yüksek olduğunun birer kanıtı olarak görülebilir.

Bitirirken, Ankara’daki terör saldırısında hayatını kaybeden güvenlik görevlisi Mustafa Akarsu’ya Allah’tan rahmet, yaralanan başarılı meslektaşımız ve arkadaşımız Didem Tuncay’a acil şifalar diliyorum. Didem’in en kısa sürede tekrar aramıza döneceğine eminim.

DİĞER YENİ YAZILAR