“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve “tek aday, tek liste”

Haberin Devamı

AKP’nin siyasi çizgisi, lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından sıklıkla “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” olarak özetlenir. Dünkü AKP Kongresi’nde, bunlara “tek aday” ve “tek liste”yi de eklemek gerektiği ortaya çıktı. Aslında bu yeni bir olgu değil. AKP’liler, parti içi demokrasi konusunda, yollarını ayırdıklarını ilan etmiş oldukları Milli Görüş hareketinin geleneğini koruyorlar. Erdoğan, tıpkı eski lideri Necmettin Erbakan gibi hem tek aday olarak ortaya çıkıyor ve hem de delegelere kendi hazırlamış olduğu listeyi oylatıyor.

Yani dünkü kongrede heyecan hiç ama hiç yoktu, fakat Erdoğan’ın MKYK’dan kimleri çıkarıp yerlerine kimleri alacağına yönelik belli bir merak vardı. Sonuçta 50 kişiden 17’sini değiştirmiş olması AKP yönetiminin bu kongrede epey yenilendiğini gösteriyor. Aslında esas beklenmesi gereken, bu 50 kişi içinden yapılacak Merkez Yürütme Kurulu (MYK) seçimi olacak. Şöyle ki Erdoğan şimdiki MYK üyelerinin hepsini yine listesine aldı, fakat bunların tekrar daha üst görevlere getirileceklerinin garantisi yok. Özellikle yerel seçimlerdeki başarısızlığın faturasının bazı genel başkan yardımcılarına çıkarılması şaşırtıcı olmayacak.

Yeni isimler

Kulislerde konuşulanlara bakılacak olursa, siyasi işlerden sorumlu yardımcılığa, daha önce bu görevi üstlenmiş olan Dengir Fırat ve Abdülkadir Aksu gibi Güneydoğu kökenli bir isim olan eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in getirileceği söyleniyor. Öte yandan Erdoğan’ın teşkilatı, eski İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu’na teslim etmesi bekleniyor. Dış ilişkileriyse Suat Kınıklıoğlu’nun yürütecek olması kuvvetle muhtemel.

Diğer ilginç birkaç isme değinmek gerekirse öncelikle Bülent Arınç’a değinmek gerek. TBMM Başkanı olunca parti yönetiminden ayrılmak zorunda kalan Arınç böylece geri dönmüş oldu, fakat başbakan yardımcısı olduğu için daha üst düzey bir pozisyon almayacak.

Benzer bir durum Ahmet Davutoğlu için de geçerli. Davutoğlu Başbakan Başdanışmanlığı döneminde kendisin hep “siyaset dışı” bir figür olarak gösterdi ki haksız da sayılmazdı. Bakan olunca siyasi sorumluluk da üstlenmeye başlayan Davutoğlu, AKP MKYK’sına girerek iyice siyasi bir kimlik edinmiş oldu.

Yeni MKYK’nın dikkat çeken bir başka üniversite kökenli ismi sosyolog Doç. Mazhar Bağlı. Dicle Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Bağlı özellikle son dönemde Kürt sorunu üzerine kaleme aldığı yazılar ve katıldığı televizyon programlarıyla dikkati çekiyordu. Onun yönetime girmiş olması, Kürt açılımının iktidar partisinin en öncelikli meselesi olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

Cesur bir konuşma

Zaten seçim heyecanı olmayan kongreye damgasını vuran Erdoğan’ın konuşmasının en ağırlıklı bölümleri de Kürt açılımına ayrılmıştı. Başbakan’ın kongrede, açılımın somut adımları üzerine konuşmasını bekleyenler doğal olarak hayal kırıklığına uğradılar. Ben onlardan değildim. Zira AKP’nin açılımı Ekim’in ikinci yarısında, Erdoğan’ın çok sayıda bakanla gerçekleştireceği Irak ziyaretinin ardından Meclis’e getireceğini biliyordum.

Peki konuşma nasıldı? AKP Lideri değişik vesilelerle, “demokratik açılım” ve “Milli Birlik Projesi” adını verdiği süreç hakkında konuşmuş olduğu için dünkü konuşmasındaki birçok değerlendirme ve örnekleri daha önce kendisinden duymuştuk. Yine de ortaya kapsamlı ve hayli cesur bir konuşma çıktı. Herşeyden önce onca eleştiri, itiraz, baskı ve tehdide rağmen iktidar partisi ve Erdoğan’ın bu yoldan dönmeyeceği iyice netleşti. Erdoğan’ın kongre vesilesiyle partisini açılımın sorumluluğuna ortak etmeyi hesaplamış olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim delege ve izleyicilerin tepkilerinden, AKP teşkilatının da açılımı iyice benimsemiş olduğunu gördük.

Tahrik uyarısı

Erdoğan’ın konuşmasının, Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM açılış konuşmasıyla epey paralellik taşıdığını söyleyebiliriz. Fakat aradaki en büyük fark, AKP Liderinin daha açık ve doğrudan konuşmasıydı. Bana göre konuşmanın en ilginç yönlerinden biri, Erdoğan’ın Bursaspor-Diyarbakırspor maçında yaşanan olayları örgütlü bir provokasyon olarak nitelemesi ve dinleyicilere “kışkırtmalara, tahriklere, galeyana prim vermeyin, fitne ve fesadı aranızda barındırmayın” diye uyarmasıydı.

Erdoğan dün “zorlu bir süreçteyiz, zor bir dönemeçteyiz, sabır isteyen, soğukkanlılık isteyen, suhulet isteyen bir değişim sürecindeyiz” diye konuştu. Gerçekten de önümüzdeki haftadan itibaren AKP’yi, hükümeti ve dolayısıyla Türkiye’yi çok çetin günler bekliyor.

DİĞER YENİ YAZILAR