Sol bir an önce aslına dönmek zorunda

Haberin Devamı

Çok ama çok ciddi bir soru, önce sorulmayı, ardından yanıtlanmayı bekliyor: Ne oldu da, yakın bir geçmişe kadar Türkiye’de bir Kürt sorunu bulunduğuna, bunun barışçı ve demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğine inanan ve bu uğurda epey bedel ödeyen kişilerin, kesimlerin önemli bir bölümü bugün bu sorunun çözüm ihtimalini tartışmaya bile yanaşmazken yıllardır değil “Kürt sorunu”, “Kürt” lafına bile tahammül edemeyen, bu sorunu gündeme getirmeye çalışanları hemen “bölücü”, “dış güçlerin maşası” gibi damgalamaya alışmış kişi ve kesimlerin, en azından hatırı sayılır bir bölümü, tam tersine sorunun çözümü iddiasıyla ortaya çıkar?

Biliyorum çok kişi hemen “hiç de öyle değil. Ne AKP’nin Kürt sorununu çözmek istediği, ne de CHP’nin ve ona oy veren kesimlerin çözüme karşı olduğu iddiası doğru değil” diye itiraz edecektir. Bu itirazın temelinde AKP’ye duyulan derin güvensizliğin yattığı muhakkak. Bu güvensizliğin kalbinde laikliğin bulunduğu da ayrı bir gerçek. Fakat AKP’nin laiklik konusundaki sorunlu sicili; demokrasi konusundaki defoları kendini solda tanımlayan kesimlerin Kürt sorununa ellerini sürmekten çekinmesini meşrulaştırabilir mi?

Daha özgürlükçü olmak

AKP’yi yeterince demokrat, özgürlükçü bulmayan kişilerin ondan daha özgürlükçü, daha demokrat pozisyonlar alması gerekmez mi? Diğer bir deyişle CHP’nin Kürt sorununun çözümü için AKP’den daha ileri, daha özgürlükçü, daha cesur adımlar atması gerekmez mi? CHP’nin (ve bir ölçüde onun tabanının) Kürt sorununda çözüm noktasında AKP ile yarışmak yerine, çözümsüzlükte ısrar etmede MHP ile rekabet etmekten vazgeçmesi gerekmez mi?

Bu soruları sadece Kürt sorununda değil diğer temel konularda da tekrarlayabiliriz. Geçmişte birileri “Hıristiyan kulübü” diye bucak bucak kaçarken Avrupa Birliği ile bütünleşmek için nice emek harcayan bu ülkenin kentli orta sınıfları ne zamandır Avrupa’ya esas olarak “şüphe” perspektifinden bakar oldular. Türk sağının gayrımüslim azınlıklara alerjisine bir türlü anlam veremeyen aynı kesimler ne zamandır bu konuda (örneğin Ermeni açılımında) çok tutucu pozisyonlar alabiliyorlar.

Bir diğer örneği de hükümetin ürkerek giriştiği “Alevi açılımı” konusunda verebiliriz. AKP kendi tabanındaki (hatta yöneticilerinin birçoğunun iliklerine sinmiş bulunan) Alevi kimliğini reddetme geleneğine rağmen bu kesimin bazı taleplerini yerine getirme üzerine kafa yoruyor, fakat normal şartlarda Alevilerin haklarını herkesten fazla savunması beklenen çevrelerde (kuşkusuz Alevi örgütlenmelerini kastetmiyorum, onların mücadeleleri takdiri hak ediyor) inanılmaz bir ilgisizlik.

Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Türkiye’de solun bir an önce silkinip kendi değerlerine, davalarına yeniden sahip çıkması ve ülkenin demokratikleşmesinde öncü olması şart. Aksi takdirde her birimiz bu dünyadan birer “sağcı” olarak göçeceğe benzeriz.

DİĞER YENİ YAZILAR