Çarşamba günü, 34 PKK sempatizanı ve militanının ülkeye dönüş operasyonunu yürüten, kendisi de 10 yıl önceki “barış grupları” ile teslim olmuş Seydi Fırat ile konuştuğumda bana karşılama törenlerinin yaratmış olduğu olumsuz atmosferin farkında olduklarını; bu konuyu aralarında tartıştıklarını; Türk kamuoyunun hassasiyetini göz önüne alarak yeni karşılama törenleri yapmama kararı aldıklarını açıklamıştı. Fırat’ın sözlerinin Vatan’da yayınlandığı Perşembe günü DTP Lideri Ahmet Türk’ün sağduyulu sözleri ve çağrısı da Hürriyet Gazetesi’nin manşetini süslüyordu.
Fakat Kürt siyasi hareketindeki aklıselimin hakimiyeti 24 saat bile sürmedi. Tam da Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı gibi açılımın mimar ve uygulayıcıları en sert sözlerle yaşananlardan duydukları rahatsızlığı dile getirdiği bir sırada DTP, Avrupa’dan İstanbul Atatürk Havaalanı’na gelmesi beklenen PKK grubunu karşıladıktan sonra onlarla birlikte miting yapmak için resmi makamlara başvurdu.
Neden “sil baştan”
İşte böyle bir aşamada başlıktaki soruyu sormak kaçınılmaz. Gerçekten Başbakan Erdoğan, söylediği gibi “sil baştan” yapar mı? Cevap normal şartlarda “yapmaz” , hatta “yapamaz” olmalıydı, fakat bu gidişle “pekala yapabilir” noktasına vardık. Bunun birkaç nedeni var:
1) Karşılamalarda ortaya çıkan görüntüler toplumun geniş bir bölümünde derin bir rahatsızlık yarattı. DTP’lilerin yangına körükle gitmeleri bu rahatsızlığı daha da derinleştiriyor.
2) Rahatsızlık AKP tabanında da ciddi bir şekilde gözleniyor. Hatta parti tavanının da bu olumsuz atmosferin etkisi altında kaldığı söylenebilir.
3) Gül, Erdoğan, Atalay gibi isimlerin rahatsızlığa ek olarak kızgın oldukları da söylenebilir çünkü uzun bir süredir hazırlığı yapılan ve çok önem verdikleri bu “ülkeye dönüş” ün DTP (ve PKK) tarafından rotasından çıkarılmasını hesaba katmamış oldukları anlaşılıyor.
4) Daha ilk andan itibaren DTP’nin ne kadar etkisiz olduğu ve PKK ile Öcalan’ın bu süreçle gönülleri istediği gibi oynamaktan geri durmayacakları anlaşıldı. PKK lider kadrosunun son açıklamalarına ve Öcalan’ın avukatlarına söylediklerine bakınca onların bundan sonra geliştirebilecekleri taktik ve stratejileri öngörebilmenin ne kadar zor olduğu ortaya çıkıyor. Özetle açılımı yürüten devlet kadrolarının önlerini görmekte zorlandıklarını söyleyebiliriz. Dolayısıyla şu çıkarıma varabiliriz: İleriyi göremeyen hükümetin tercihi pekala “geri” olabilir.
DTP de kaybeder
Şu anda AKP iki ciddi riskle karşı karşıya: 1) “Kardeşliği pekiştirme” iddiasıyla atılan adımlar şu ya da bu nedenle, ülkeyi olmadığı ölçüde gerebilir; 2) Buna bağlantılı olarak seçmenin bir bölümü AKP’den uzaklaşabilir.
Bu iki riskle başetmekte zorlandığı ölçüde “sil baştan” AKP için gerçek bir alternatif olacaktır ve anlaşıldığı kadarıyla oluyor da. Ama “sil baştan” ın da yukarıda saydığımız iki riski kışkırtabileceğini vurgulamak şart. Yani 1) Bu saatten sonra başa dönülürse bu sefer Kürt kamuoyunda çok büyük bir hayal kırıklığı ve kopuş yaşanabilir ve bu durum “kardeşlik” e çok ciddi zarar verebilir; 2) Son aylarını sadece bu açılıma hasretmiş olan AKP’nin geri adım atması onun siyasi itibarına telafisi imkansız olumsuz etkisi olur ve bu muhakkak seçmen tercihlerine de yansır.
Şurası çok açık: AKP ne kadar kaybederse DTP (ve genel olarak Kürt siyasi hareketi) de en az o kadar, hatta daha fazlasını kaybeder. Peki çok büyük bir fırsatı ıskalamak üzere olduklarının farkındalar mı? Göründüğü kadarıyla hayır.
Sil baştan olur mu? Olursa ne olur?
Haberin Devamı