Yaklaşık 25 senedir bir gazeteci olarak genel ve yerel seçimleri, halk oylamalarını izlerim. Bu seçimler kadar heyecansız, coşkusuz ve gürültüsüz bir seçim hatırlamıyorum. Kuşkusuz 12 Haziran yaklaştıkça tansiyon yükselecektir ancak yine de 1991, 1995, 2002 ve 2007 genel seçimlerinin, 1994 yerel seçimlerinin atmosferini yakalamanın mümkün olacağını sanmıyorum. Bu seçimleri bir ölçüde, seçmenin önüne iki sandığın birden konulduğu ve DSP ile MHP’nin zaferle çıktığı 1999 seçimlerine benzetebiliriz. 28 Şubat sürecinin gölgesinde yapılan 1999 seçimlerinin nispeten sönük geçmesinin nedeni, kapatılan RP’nin yerini alan Recai Kutan liderliğindeki Fazilet Partisi’nin son derece ürkek bir kampanya yürütmesiydi. Yine de askeri vesayetin gölgesindeki 1999 seçimlerinde, başörtülü adaylar gibi heyecan çıtasını yükselten olaylar vardı, bugün o da yok.
Peki neden heyecan yok? Bunun önde gelen nedenlerinden biri, muhalefet partilerinin kampanyalarını “ideolojik-politik” zeminlere oturtmaması olabilir. Hatırlanacaktır, 2007 genel ve 2009 yerel seçimlerinde CHP ve MHP “terör” konusunu fazlasıyla öne çıkarmışlardı; CHP buna fazladan laiklikle ilgili konuları eklemişti. Bu seçimlerde MHP yine belli ölçülerde terör konusunu işlemeye çalışıyor ama gerek medyanın ilgisizliği, gerekse CHP tarafından bu noktada yalnız bırakılmış olması nedeniye sesi fazla duyulmuyor.
Laiklik “out”
Ama hiç tartışmasız bu seçim kampanyasında tansiyonun aşağılarda seyretmesinde, Kılıçdaroğlu liderliğindeki “yeni” CHP’nin laiklik hassasiyetlerini dile getirmemesi (veya öne çıkarmaması) birinci derecede rol oynuyor. Kılıçdaroğlu’nun bu stratejisinin AKP’nin hoşuna gitmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz, çünkü ne zamandır belki de ilk kez bu seçimlerde muhafazakâr seçmene “bunlar bize dindar olduğumuz için karşı” deme şansına sahip olamayacaklar.
Aslına bakılacak olursa seçim kampanyası Güneydoğu’da hayli heyecanlı geçiyor. BDP zaten “sivil itaatsizlik” eylemleriyle seçim kampanyasına çoktan start vermişti. Üstüne YSK’nın dört gün ömürlü vetoları eklenince bölgede, hatta büyük şehirlerde gerilim iyice tırmandı. Tam bunu atlattık derken güvenlik güçleri, durup dururken KCK operasyonlarını sürdürmeye karar verdiler. Medya çok fazla görmek ve göstermek istemiyor ama Güneydoğu bu seçimlere tam anlamıyla istim üzerinde giriyor.
MHP’nin durumu
Başlıktaki soruya dönecek olursak; bu seçim kampanyasının sönük geçmesinin temel nedeni, AKP, CHP ve bir ölçüde MHP’nin ülkenin yakıcı siyasi sorunları hakkında çok söz söylememeleri, belki de söyleyememeleridir. Örneğin 12 Haziran sonrasında ortaya çıkacak Meclis’in “yeni ve sivil” bir anayasa yapacağı konusunda nerdeyse bir görüşbirliği var, fakat bu anayasanın nasıl olması gerektiği konusunda, özellikle “kırmızı çizgiler” söz konusu olduğunda tam bir suskunlukla karşılaşıyoruz.
Bu suskunluğun bir nedeni, yanlış yapma ve böylece belli bir seçmen kitlesini ürkütme kaygısıysa, acaba bir diğeri de yarışan büyük partilerin sandığa yönelik çok büyük hayalleri olmaması mıdır?
Çünkü anketler ne der bilinmez ama kamuoyunda bu seçimlerde mevcut Meclis aritmetiğinin pek fazla değişmeyeceği yolundaki kanı giderek güçleniyor. Burada kritik nokta MHP’nin yüzde 10 barajını aşıp aşamayacağıdır ki AKP’nin bu seçim kampanyasını MHP’yi barajın aşağısına çekmek üzerine inşa edeceği yolundaki iddiaları doğrulayacak pek bir şeye tanık olmadık, en azından şimdilik.
Seçimlerde neden heyecan yok?
Haberin Devamı