“Savaş karşıtlarının karşıtları”

Haberin Devamı

Bölgemizde ne zaman bir kriz çıkıp ABD’nin silahlı müdahalesi söz konusu olsa ülkemizde hep aynısı oluyor: Bir yanda savaşa karşı çıkanlar, diğer yanda savaşa karşı çıkanlara karşı çıkanlar.

“Savaş karşıtlarının karşıtları”, alenen savaş istemek kolay bir şey olmadığı için, sözlerine “Ben de savaşlara karşıyım, zaten savaşı kim ister...” diye başlayıp argümanlarını peş peşe sıralıyorlar. Sonunda öyle bir noktaya geliyorlar ki söz konusu krizin çözümü için savaş dışındaki seçenekleri devre dışı bırakıyorlar.

Haksızlık etmemek lazım, “savaş karşıtlarının karşıtları”nın hepsi aynı değil. Örneğin dün Irak’a, bugün Suriye’ye, yarın yaşanırsa İran’a askeri müdahalelere hiç tereddütsüz onay veren ya da verecek olan katıksız Amerikancılar var ki, ABD’deki savaş karşıtı toplumsal duyarlık göz önüne alınırsa, bunları pekâlâ “kraldan çok kralcılar” olarak tanımlayabiliriz. İkinci gruptaysa istemeye istemeye savaş yanlılığına sürüklenenler var. Sayılarının son Suriye örneğinde epey arttığını üzülerek gözlüyoruz. İçlerinde, ABD’nin Irak işgaline birlikte karşı çıktığımız çok sayıda İslamcının bulunması bu üzüntüyü katlıyor.

“Savaş karşıtlarının karşıtları”nın son Suriye krizindeki gerekçelerini ele almaya 10 yıl önceki radikal savaş karşıtlığından günümüzde aynı ölçüde radikal savaş taraftarlığına geçmiş olanların ana teziyle başlayalım:

- “Irak ile Suriye olayları çok farklı”

Tabii ki doğru. Ama en önemli stratejik farklılık, dün Irak işgaline örtülü destek veren İran’ın bugün açık bir şekilde Suriye rejiminden yana tavır alması, ki olayın bu boyutunu Suriye’ye müdahale yanlıları görmek/göstermek istemiyor veya önemini küçümsemeye çalışıyorlar. Halbuki, daha önce de vurguladığımız gibi (http://rusencakir.com/Suriyeye-mudahale-Bu-filmi-daha-once-gormemistik/2093), İran faktörü Suriye’ye dış askeri müdahaleyi tüm bölge, dolayısıyla Türkiye için Irak’tan fazlasıyla riskli kılıyor.

Öte yandan farklılıklar kadar benzerlikler olduğu da doğru. Tabii en önemli benzerlik, müdahale için yine Birleşmiş Milletler’den karar çıkarılamaması ve yine ABD öncülüğündeki bir “gönüllüler koalisyonu”nun söz konusu olması. İlginç olan, Irak’ta ön saflarda yer alan İngiltere bu kez yokken, 10 yıl öncenin savaş karşıtı Fransa’nın fazlasıyla gönüllü olması.

- “Suriye’de savaş zaten var”

Bu argüman basit ve anlamsız bir söz oyunundan ibaret, dolayısıyla fazla bir anlam ifade etmiyor. Zira bugün Suriye’ye askeri müdahaleye karşı çıkanların çoğu (tıpkı dün Irak krizinde olduğu gibi) bu ülkede yaşanan iç savaştan da derin bir şekilde rahatsızlık duyuyorlar. Halbuki bugün Suriye’deki savaşı sonlandırma adına dış askeri müdahaleyi savunanların önemli bir bölümünün, (tıpkı dün Irak’ta olduğu gibi) bu ülkede yaşanan acılarda ciddi biçimde sorumlulukları bulunuyor.

Kaldı ki tarih boyunca savaş yanlılarının en çok sarılmış oldukları “savaşları sonlandıracak savaş” önermesinin içinin ne kadar boş olduğu nice örnekle ortaya çıktı. Son olarak Afganistan ve Irak’ta yaşananlar buna örnektir.

- “Ama masum insanlar, çocuklar ölüyor”

Doğru. Ama maalesef herhangi bir dış askeri müdahalenin ardından bu ölümlerin kesileceğini garanti edemiyoruz. Hatta tam tersine, bu tür bir müdahalenin insani kayıpları daha da artırması riski söz konusu olabilir. Kaldı ki ABD başta olmak üzere Suriye’ye müdahalesi söz konusu olan güçlerin temel kaygısının insani olduğu herhalde iddia edilemez.

- “Peki siz ne öneriyorsunuz?”

“Savaş karşıtları karşıtları”nın çoğu en çok bu soruyu seviyor, her fırsatta soruyor ve bu şekilde savaş karşıtlarını köşeye sıkıştırdığını düşünüyor. Halbuki bu sorunun cevabı çok basit ve muhakkak kendileri de biliyor: Savaşın dışındaki her yol ve yöntem. Kısaca söyleyecek olursak siyaset+diplomasi.

Örneğin Ankara yakın bir zamana kadar Suriye rejimini ikna etme konusunda bir dizi avantaj, imkân ve mekanizmaya sahipti. Zaman Gazetesi Genel yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, pazartesi günkü yazısının (http://www.zaman.com.tr/ekrem-dumanli/madem-bir-tuzak-var_2128108.html) “Suriye iflah olur mu?” başlıklı bölümünde nasıl bir fırsatın kaçırılmış olduğunu tarif etmişti.

Tabii hükümetin Şam’a karşı sertleşmesinde kendi camiasının katkılarını es geçmek kaydıyla. Bu hatırlatmayı da biz yapalım.

Son bir söz: 10 yıl önce Irak işgaline destek için kendilerini paralayanların çoğu kısa süre sonra mahcup duruma düşmüştü. Bugünkü Suriye’ye müdahale yanlılarına hatırlatmış olalım.

DİĞER YENİ YAZILAR