Dün Galatasaray Lisesi’nin önünde gözaltında kaybedilen yakınları için 300. kez toplanan “Cumartesi Anneleri”nin arasındayken aklıma Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu’nun, AKP’nin en temel paradokslarından birini “AKP yönetimi ‘vermeyi’ seviyor ama ‘istenmesi’nden aşırı ve tepkisel bir tedirginlik duyuyor” şeklinde özetlemiş olması geldi.
Malum, Başbakan Erdoğan, kendisine yöneltilen bir soru üzerine Cumartesi Anneleri hakkında “ne iş yaptıklarını bilmiyorum. Birileri tarafından kullanılıyorlar” demişti. Ama eğer dün Galatasaray Lisesi’nin önünde bulunsaydı veya güvendiği birini oraya yollamış olsaydı çok ama çok fena yanıldığını, diğer bir deyişle o içleri yaralı insanların taleplerinden aşırı ve tepkisel bir tedirginlik duymasının son derece saçma olduğunu görürdü.
“Neden?” diye sorulacak olursa, öncelikle Cumartesi Anneleri’nin Erdoğan’la veya onun hükümetiyle herhangi bir alıp veremedikleri yok. Yani 12 Eylül’e ve Güneydoğu’daki OHAL uygulamasına kurban verdikleri yakınlarını bahane edip hükümeti devirmek, hatta zayıflatmak gibi bir arayış içinde oldukları kesinlikle söylenemez. Hatta tam tersine gözaltında kayıp olaylarından sorumlu tuttukları bazı isimlerin, Ergenekon başta olmak üzere, son dönemdeki bazı davalarda yargılanmaları nedeniyle AKP’yi takdir ettiklerini de görüyoruz.
Peki Cumartesi Anneleri ne istiyor? Bir kayıp yakını taleplerini şöyle özetledi dün: “En azından kemiklerine kavuşmak, onlara birer mezar yapmak, başlarında dua etmek, mevlit okutturmak istiyoruz.”
Bir de tabii ki, bütün bu kayıp olaylarının sorumlularının bulunup cezalandırılmasını bekliyorlar.
İçten sesleniş
Gözaltında kaybolan kişilerin bir şekilde devrimci hareket veya Kürt siyasi hareketiyle ilişkili olduklarını biliyoruz. Başbakan sırf bu yüzden Cumartesi Anneleri ile arasına mesafe koyuyor olabilir. Çünkü daha önce birçok vesileyle karşımıza çıktığı gibi Erdoğan, beklenmedik anlarda “sağcı” refleksler verebiliyor. İşin içine bir de “devletin sürekliliği” denen o saçma ilke gelince, normal şartlarda yanında durması gerektiği insanları karşısına alıp, hiç hoşlanmadığı kişileri korumak durumunda kalabiliyor. Kendisini yıllardır yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: Sağcılık Erdoğan’a hiç yakışmıyor.
Ama tekrar ediyorum: Başbakan Erdoğan eğer dün Galatasaray Lisesi’nin önünde bulunsaydı veya güvendiği birini oraya yollamış olsaydı o insanlara çok büyük bir haksızlık yapmış olduğunu anında fark ederdi.
Sadece bir örnek vermek istiyorum: Dün sırayla konuşma yapan kayıp yakınlarının hemen hepsi Erdoğan’dan “Başbakanım” veya “Başbakanımız” diye söz etti. Bu kadar sol ve Kürt ağırlıklı bir eylemde Başbakan Erdoğan’dan bu kadar içtenlikle söz edilmesi kimilerini şaşırtıyor olabilir. Ben onlardan değilim.
Cumartesi Anneleri Recep Tayyip Erdoğan’ı “kendi başbakanları” olarak görüyorlar. Şimdi sıra Erdoğan’ın onları “kendi yurttaşları” olarak görmesinde ve bunun gereğini yerine getirmesinde.
Sağcılık Erdoğan’a hiç yakışmıyor
Haberin Devamı