Temmuz ayı ortasında, Fatih Erbakan’ın hiç beklenmedik bir şekilde medyaya çıkıp yeniden SP Genel Başkanı seçilmiş olan Numan Kurtulmuş’a hayli sert eleştiriler yöneltmesi, ardından babası Necmettin Erbakan’ın yazılı bir açıklamayla SP’nin olağanüstü kongreye gitmesini istemesi (daha doğrusu bu yolda talimat vermesi) üzerine kaleme aldığım yazının başlığı “SP’ye yazık oluyor”du.
“SP’ye yazık oluyor” demiştim çünkü Kurtulmuş ve ekibinin yeni kongreyi engelleyebileceklerini sanmıyordum. Halbuki Kurtulmuş’un liderliğinde ki parti, 21. yüzyıla uygun bir İslamcı söylem ve eylem geliştirme konusunda hayli yol kattetmişti ve partidışı çevreler de bu gelişmeleri yakından ve ilgiyle izliyorlardı. Ancak Erbakan’ın müdahalesinden sonra SP’deki bu dönüşümün sona ermesi (belki de müdahalenin nedeni bu dönüşümdü!) ve partinin 1970’li yıllardan kalma, bir tür “Soğuk Savaş İslamcılığı”na çark etmesi kuvvetle muhtemeldi. Sonuçta SP’nin hızla etkisiz bir partiye dönüşmesine tanık olabilirdik.
Sonuç belli
Sonunda beklenen oldu. Yargı SP’yi olağanüstü kongreye götürmek için kayyuma devretti. Kayyumlardan birinin, olağanüstü kongre için toplanan dilekçeyi SP yönetimine sunmuş olan Mustafa Kamalak olması, bundan sonra neler olabileceğini açık bir şekilde gözler önüne seriyor. Daha açık konuşursak, yeni kongreyi engelleyemeyen Kurtulmuş ve ekibinin SP’de yeniden işbaşına gelmelerinin imkansıza yakın bir zorlukta olduğunu düşünüyorum. Eğer önümüzdeki kısa sürede taraflar arasında herhangi bir mutabakat sağlanmazsa (ki o da zor gözüküyor) kendilerini sadece ve sadece Erbakan’a sadakatla tarif eden ekibin SP’yi devralacaklarını kestirebiliriz. Bu arada, mutabakat sağlansa da bunun uzun vadeli olmasını beklemek inandırıcı olmaz, zira son birkaç aydır SP içinde şaşırtıcı bir iktidar mücadelesine şahit olduk ve karşılıklı açılan yaraların nasıl kapanabileceği belirsiz.
Kurtulmuş ne yapar?
Artık Kurtulmuş ve ekibinin SP’de kalıp kalmayacaklarını merak ediyoruz. Kaldılar diyelim, ne derece etkili olacaklar? Kalmadılar diyelim, o zaman ne yapacaklar? Başka bir partiye mi gidecekler? Yeni bir parti mi kuracaklar? Dışardan SP’deki gelişmeleri mi izleyecekler ? Yoksa siyasetten mi kopacaklar?
Bu seçeneklerden herbirinin Türk siyasi hayatına ayrı ayrı etkileri olacağı muhakkaktır. Kurtulmuş ve arkadaşlarının zor bir kararın arifesinde oldukları ortada. Dolayısıyla dışardan analiz yapmak ve öngörüde bulunmak da hayli zor. Yine de şöyle düşünebiliriz: Öncelikle Kurtulmuş ekibi delegelerin nabzını yoklayacak ve kongreyi kazanmalarının imkansız olduğunu anlamaları halinde aday çıkarmayacaklar. Daha sonra SP’nin kimler tarafından nasıl yöneticiliğini gözlemek için bir süre parti içinde beklemeleri şaşırtıcı olmaz. Diğer bir deyişle Kurtulmuş ve arkadaşlarının SP’den hemen kopmalarını beklemiyorum. Buna karşılık rakipleri eğer yeni kongreyi de kaybederlerse büyük ihtimalle SP’den ayrılıp yeni bir parti kurabilirler. Numan Kurtulmuş’un, Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkması durumunda AKP’nin başına geçeceği yolundaki, her geçen gün daha da artan spekülasyonlar bana pek ikna edici gelmiyor. Dışardan böyle bir gelişmeyi arzulayanlar olabilir fakat ne Erdoğan’ın, ne Kurtulmuş’un böyle bir senaryoya itibar edeceklerini düşünmüyorum. Ama siyaset bu, yine de belli olmaz diyelim. Sonuç olarak, dünkü kayyum olayından sonra, “SP’ye yazık oluyor” yerine “SP’ye yazık oldu” noktasına geldiğimiz söylenebilir.
Saadet Partisi’ne yazık oldu
Haberin Devamı