İstanbul Taksim’deki intihar eylemini gerçekleştiren genç kim? PKK’lı mı, yoksa başka bir örgütten mi? PKK’lı olsa bile onun eylemi örgütünü ne derece bağlar? Eylemle hiçbir ilgileri olmadığını açıklayan KCK (yani PKK) samimi mi? Daha önce örnekleri görüldüğü gibi “Araştırdık, içimizden birileri, merkezden habersiz, kendi inisiyatifleriyle yapmışlar” türü bir açıklamayla karşılaşır mıyız?
Pazar gününden beri bu ve benzeri soruları tartışıp duruyoruz ve anlaşıldığı kadarıyla gerek Öcalan, gerekse PKK yöneticileri de bu eylemden, onun doğurduğu ve doğurabileceği sonuçlardan hayli rahatsızlar. Halbuki bu türden provokatif eylemlerin önünü almaları hiç de zor değildi, bundan sonra da zor değildir. Örneğin 13 Mayıs 2009 tarihli Vatan’da çıkan “Kalıcı barış için PKK ve Karayılan’a dört somut öneri” başlıklı yazımdaki ilk iki öneri tam da bu tür eylemlerin engellenmesine yönelikti. Bu öneriler şunlardı:
1) PKK kent merkezlerindeki patlayıcı ve diğer mühimmatı bir an önce teslim veya imha etmeli; 2) PKK bundan böyle taşeron kullanmayacağını deklare etmeli.
9 sorudan dördü
Sözünü ettiğim yazı Milliyet yazarı Hasan Cemal’in, Murat Karayılan’la çok ses getiren söyleşisinden hareketle kaleme alınmıştı. Daha sonra, o söyleşide söylediklerine yönelik eleştirilerim nedeniyle Karayılan beni “çözüm değil çözümsüzlükte ısrar” etmekle suçladı. Bu suçlamaya cevaben 26 Mayıs 2009 günü Karayılan’a 9 soru sormuştum.
Bunların tümünün günümüzde de geçerli olduğuna inanıyorum ve içlerinden dördünü son Taksim eylemi nedeniyle tekrar soruyorum:
1) Silaha sadece “meşru müdafaa” için başvurduğununuzu söylüyor ve sivillere yönelik eylemleri “terörizm” olarak niteliyorsunuz fakat aynı zamanda büyük kentlerde tonlarca patlayıcı bulunduruyorsunuz. Bu büyük bir çelişki değil mi? Bu patlayıcı ve diğer mühimmatı bir an önce teslim veya imha etmeniz halinde ne kaybeder, ne kazanırsınız?
2) Büyük şehirlerde sivilleri hedef alan birçok terör eyleminin ardında değişik isimlerde, ama tümü bir şekilde PKK ile irtibatlı, bir başka deyişle onun taşeronu örgütler yer alıyor. Neden bundan böyle taşeron kullanmayacağınızı deklare etmiyorsunuz?
3) Diyarbakır’daki bombalı saldırının “denetim dışı” olduğunu söylediniz. Bir yandan çok disiplinli bir örgüt olduğunuzu söyleyip diğer yandan sık sık “denetim dışı” terör eylemlerinin yaşanmasındaki çelişkiyi nasıl açıklarsınız?
4) En son “Devrimci Karargah” örneğinde olduğu gibi, bazı radikal Türk solcularını bünyenize alıp, eğitip, donatıp büyük şehirlerde silahlı eylemler düzenlemelerini teşvik etmekten vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?
Bir an önce
Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Eğer PKK sivillere yönelik önceki saldırılardan pişmansa ve bundan böyle bu tür saldırıların olmamasını samimi olarak istiyorsa, büyük şehirlere yönelik patlayıcı ve intihar eylemcisi sevkıyatına bir an önce son vermeli; buralardaki mevcut patlayıcıları imha veya teslim etmelidir. Tabii buna bağlı olarak bazı sempatizan ve/veya militanları “intihar eylemcisi” olarak yetiştirmeyi de bırakmalıdır.
PKK eylem alanı olarak kendilerine büyük şehirleri seçen taşeron yapılanmalarla her türlü ilgi ve desteğini de muhakkak çekmeli, bu grupların daha sonra başka odakların denetimine geçmesini engellemek için de gerekli önlemleri almalıdır.
“Bir gün lazım olur” diye patlayıcıları, intihar eylemcilerini ve taşeronları el altında tutmayı sürdürmesi durumunda ki uzun süredir yaşanan budur- PKK’nın hiç ama hiçbir inandırıcılığı kalmayacaktır.
PKK’ya çağrı: Provokasyondan rahatsızsanız gereğini yapın
Haberin Devamı