“PKK ne yapmak istiyor?”

Haberin Devamı

Kürt sorunu ve buna bağlı olarak PKK sorunu üzerine düşünmek, özgürce tartışabilmek hep zor olmuştur. Türkiye ne kadar demokratikleşirse demokratikleşsin, bu konular birer “tabu” olma özelliklerini hep korumaktalar. Tartışmanın önünde sadece yasal engeller bulunmuyor, hatta bunların giderek önemsizleştiği de söylenebilir. Esas sorun kamuoyu baskısından kaynaklanıyor. Belki de buna “kamuoyları baskısı” demek daha isabetli olur. Kürt sorunu çözülmedikçe ve çatışma ortamı yeniden egemenlik kazandıkça zaten güçlü olan Türk ve Kürt milliyetçilikleri birbirlerine paralel olarak tırmanışa geçiyor. İki kanadın milliyetçilerinin birbirlerine düşmanlık beslemeleri bir yere kadar anlaşılabilir, fakat ilginç olan, her iki uçta yer alanların arada durmak isteyenlere de tahammül edememeleridir.

İşte peşpeşe gelen şehit haberleri, her seferinde olduğu gibi bugün de bu sorunları daha fazla ve serinkanlılıkla tartışmamızı zorunlu kılarken, diğer yandan bunu yapabilmek iyice imkansız hale geliyor. Yakın zamanda Dağlıca ve Aktütün saldırılarının hemen ardından benzer bir atmosferin içine düşmüştük. Her iki seferde de yazacak, söyleyecek sözümün olduğunu düşünmüş ama bir müddet bunu ertelemiştim. Fakat bir an geliyor, “ne olursa olsun” diyerek, gelecek tepkileri göze alarak yazıyor, söylüyorsunuz. İşte bu okumakta olduğunuz da, daha öncekiler gibi, gecikmeli ve tepki çekmeye aday bir yazı. Umarım bu ve sonrasında yazmayı düşündüklerim, her iki kanattan gelecek tepkilerin dışında, sorunun çözümü için kafa yoranlara bir nebze yardımcı olur.

PKK önce PKK’dır

Başlıktaki “PKK ne yapmak istiyor?” sorusu çok kişiye anlamsız ve gereksiz gelebilir. Özellikle örgütü sadece ve sadece bazı güç odaklarının maşası olarak görenler, bu sorunun “PKK’yı kullananlar ne yapmak istiyor?” şeklinde sorulması gerektiğini düşünüyorlar. Aslına bakarsanız bu soruyu sorup cevabını da peşinden veriyorlar: “Anayasa değişikliği paketini sabote etmek; ülkeyi istikrarsızlaştırarak AKP iktidarını zora sokmak; buna bağlı olarak askeri vesayet sisteminin sürmesini sağlamak; sonuçta Ergenekoncuları yeniden güçlendirmek istiyorlar.”

PKK saldırıları bu türden sonuçlara pekala yol açabilir. Hatta örgütün devleti (özellikle de hükümeti) bu tür gelişmelere yol açmakla tehdit ettiğini de ileri sürebiliriz. Fakat bütün bunlardan hareketle PKK’nın sadece başkalarının hesabına hareket eden, kendi gündemi olmayan bir örgüt olduğunu söylemek gerçeklerle birebir bağdaşmaz. Kuşkusuz PKK kurulduğu andan itibaren farklı iç ve dış güç odaklarıyla açık ama çoğu zaman gizli ittifaklar, iş ve güçbirlikleri geliştirdi ama 30 yılı aşkın süreci bir “PKK tarihi” yerine “komplolar tarihi” olarak görmek, hatta bunu sadece bir “Ergenekon komplosu” olarak tarif etmek fazlasıyla aldatıcı olacaktır. Özetle PKK her şeyden önce ve her şeyin sonunda PKK’dır.

Öcalan’ın sözleri

Artık “PKK ne yapmak istiyor?” sorusuna gelebiliriz. PKK’nın Samsun, Giresun, Hakkari, Tunceli, Diyarbakır gibi farklı bölgelerde terör eylemleri gerçekleştirmesi hem bir “güç gösterisi” , hem de “çatışmayı ülke geneline taşıma” stratejisi olarak değerlendirilebilir. Bugün PKK her zaman olduğu gibi ve belki de daha fazla, “muhatap alınmak” istiyor. Çünkü örgütte ciddi bir “tasfiye endişesi” hakim. Ankara’nın Washington, Erbil ve Bağdat üzerinden geliştirdiği temaslardan, kendilerinin Kuzey Irak’tan çıkarılması sonucu çıkmasından kaygılanıyor. Batılı devletler ve kamuoyları tarafından eskisi kadar hoş karşılanmıyor olmaları bu kaygılarını daha da artırıyor. Sonuçta ellerindeki en güçlü koza, silaha başvuruyorlar.

Bu noktada Abdullah Öcalan’ın son avukat görüşmesinde “Eğer demokratik siyasetin önü açılmazsa bundan herkes zarar görür. Çözüm gelişmezse orta şiddette savaştan bahsediliyor. Orta-şiddette savaş gelişirse binlerce kişi gözaltına alınabilir hatta tutuklanabilir. Halkımız da şimdiden tedbirlerini almalıdır” demiş olduğunu hatırlatalım.

Aynı görüşmede Öcalan “Bu koşullarda AKP’ye destek verilemez. AKP samimi değil, dokuz günde birçok anayasa maddesini değiştirebilen bir parti bu yasal düzenlemeleri kolaylıkla yapabilir, isteseler yapabilirler. Tüm bunlar görülmeden AKP’yi desteklemek kuyrukçuluktur, kendini inkar etmektir. Bu koşullarda BDP evet derse siyaseten kendisini bitirir, kendisine olan saygısını azaltır. AKP’yi desteklemek siyaseten çok zarar verir, bunu halka da anlatamazlar, dönüşü zor bir yoldur” demiş olduğunu da hesaba katarsak, PKK’nın saldırılarına paralel olarak iktidar partisiyle BDP arasındaki makasın yeniden açılacağını öngörebiliriz. Bu durum BDP içinden bazı kişi ve çevreleri iyice rahatsız edebilir ve Kürt siyasi hareketi içinde ciddi bir iç tartışma başlayabilir.

DİĞER YENİ YAZILAR