Kürt açılımında hangi noktada olduğumuzu sorgulamak için üç ayrı gazetede yer almış bir yazı ve iki röportajı mercek altına almak istiyorum. Bunlardan ilki Star Gazetesi’nin Pazar günkü “Açık Görüş” ekinde çıkan, Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı Doç. Yalçın Akdoğan’ın “Demokratikleşme PKK’nın ezberini bozdu” başlıklı yazısı. Akdoğan’ın Star’da çıkan daha önceki yazıları hükümetin Kürt açılımının parametrelerini anlamamızda epey yardımcı olmuştu. Son yazısından da AKP iktidarının, açılımı sürdürmek istediğini, ama Öcalan, PKK ve BDP’yi işin içine katmayı kesinlikle düşünmediğini çıkarabiliriz. O zaman meşhur soru çıkıyor karşımıza “Peki muhatap kim olacak?” Akdoğan’ın cevabı kısa ve net: “vatandaşların geneli”.
Akdoğan’ın yazısı “Sorun çözülürse PKK’ya gerek kalmaz, önce mesele hallolsun sonra PKK devre dışı kalır” anlayışını “yanılsama” olarak tanımladığı için daha da ilginç bir hal alıyor. Çünkü yazara göre “sorunun önemli bir parçası PKK’nın ve terörün varlığıdır. Sorunun çözülmesi terörün de bitmesini gerektirir.”
Öneş’in öngörüsü
Akdoğan, yazısında terörün nasıl biteceği konusunda ayrıntılara girmemiş, ama yazdıklarından, son dönemde yapılan ve çok sayıda siyasetçi, belediye başkanı ve sivil toplum örgütü temsilcisinin tutuklanmasına neden olan KCK operasyonlarına, bu bağlamda olumlu baktığını anlayabiliyoruz. Dünkü Habertürk Gazetesi’nde Kutlu Esendemir’in MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’le yaptığı röportajın başlığı “Çok yakında PKK’nın varlığı tamamen sona erecektir” olunca, Akdoğan’ın yarım bıraktığını onun tamamladığını düşünüyoruz, fakat burada da “nasıl?” sorusunun cevabını bulamıyoruz. MİT’ten emekli olduktan sonra Kürt sorunu hakkındaki birikim ve görüşlerini kamuoyuyla cömertçe paylaşarak hayırlı bir iş yapan Öneş’in PKK’nın sona ereceği öngörüsü aslında yeni değil. Fakat bugüne kadar bunun nasıl olacağından çok, hangi şartların bunu mümkün, hatta zorunlu kıldığını anlatmıştı. Dünkü röportaj da bu anlamda şaşırtıcı değil. Fakat içinde çok dikkat çekici bir ayrıntı var. Öneş “Önemli olan, PKK’nın Irak’taki silahlı varlığının ortadan kaldırılmasına paralel olarak Türkiye’de de PKK’nın dayandığı kitlesel tabandaki mevcut psikolojiyi değiştirmek. Tarihsel travmaların yarattığı tepkiselliği ortadan kaldırmak” diyor ve açılımın ana hedefinin de bunu sağlamak olduğunu vurguluyor.
Baydemir’in “çığlığı”
Görüldüğü gibi hükümet Kürt açılımını, başlangıçta böyle miydi tartışılır ancak, bundan böyle Öcalan ve PKK güdümündeki Kürt siyasi hareketini dışta tutarak, buna bağlı olarak, onu karşısına alarak, hatta onu tasfiye etmeyi amaçlayarak sürdürmek isteyeceğe benziyor. Tam da bu noktada Devrim Sevimay’ın Milliyet’te Osman Baydemir’le yaptığı ve bugün de devam edecek olan röportaj karşımıza çıkıyor.
İsabetli bir şekilde başlığa da çıkarıldığı gibi Baydemir “Gelin hep beraber PKK’yı silahsızlandıralım” şeklinde bir çağrı yapıyor. Ona göre PKK’yı silahsızlandırmanın yegane yolu “direkt veya dolaylı, kendisini ikna etmek”. Bu noktada DTP’nin yerini alan partisi BDP’nin anahtar rol oynayabileceğini söylüyor.
Baydemir hükümetten sil baştan yapmasını ve BDP’ye şu mesajı vermesini bekliyor: “Tamam Öcalan bir aktördür, tamam PKK bir aktördür, ama bu iş ancak sizin üzerinizden yürüyebilir. Türk halkı ancak sizin muhataplığınızla bunu çözebilir.”
Baydemir’in söylediklerinin birçok doğruluk payı içerdiğini düşünüyorum, fakat çok kısa süre önce ettiği küfürlerle, kendi deyimiyle “Türkiye’nin Batı yakası”nda zaten epey tartışmalı olan itibarını iyice azaltmış biri o. Kaldı ki çok ama çok geç kalmış olduğu da ortada. Zira hepimiz biliyoruz ki hükümet açılımı başlattığı zaman DTP’ye, Baydemir’in bugün beklediğine benzer mesajlar iletmiş, fakat karşı taraftan “Beni değil Kandil’i, hatta İmralı’yı muhatap alın” dan öteye bir cevap alamamıştı. Açılımın bugün geldiği tıkanmada DTP’lilerin bu gönülsüzlüğünün payı hayli yüksektir ve BDP’lilerin de Öcalan ve PKK ipoteğinden kurtulabileceği, hatta kurtulmak istediğine dair ortada herhangi bir işaret gözükmüyor.
PKK nasıl silahsızlan- dırılacak?
Haberin Devamı