PKK, Gülen ve hareketinden ne istiyor?

Haberin Devamı

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, İMC TV Haber Müdürü Hamza Aktan’la söyleşisinde Fethullah Gülen ve hareketine yönelik sert eleştirilerde ve suçlamalarda bulundu. Bu şaşırtıcı değil çünkü Gülen cemaatiyle PKK’nın yıldızlarının hiçbir şekilde barışmadığı, aralarında özellikle Kürt gençlerini kazanma konusunda kıyasıya bir rekabet olduğu ve bu nedenle sık sık ihtilaf yaşandığı biliniyor.

Şaşırtıcı değil çünkü Öcalan da BDP heyetiyle yaptığı ilk görüşmenin Milliyet Gazetesi tarafından yayınlanan zabıtlarında da görüldüğü gibi, Gülen ve hareketi hakkında suçlamalarda bulunmuştu. Murat Karayılan da, geri çekilmenin ilan edildiği basın toplantısına katılmak için Kandil’de bulunan bir grup Türkiyeli gazeteciyle sohbetinde, birdenbire konuyu Gülen cemaatine getirmiş ve Bayık’ınkine benzer sözler söylemişti.

Gülen hareketi çözüme karşı mı?

Öncelikle şunu vurgulamak lazım. Gülen ve hareketinin, Bayık’ın son söyleşide ileri sürdüğü gibi “çözüm sürecine karşı” olduğu tespiti fazlasıyla zorlama. Bilindiği gibi Gülen, 7 Ocak günü, yani süreç başlar başlamaz, “Sulh hayırdır, hayır sulhtadır” başlığıyla haberleştirilen sohbetinde hiç tartışmaya yer vermeyecek bir biçimde hükümetin başlattığı yeni girişime destek vermiş, hatta angaje olmuştu. Ne var ki geçen süre zarfında kendisinden de, cemaatin yayın organlarından da benzer çıkışlara tanık olmadık, hatta tam tersine, Gülen hareketinin sürece yönelik kaygı ve eleştirilerinin öne çıktığını gördük.

Ta ki Gülen’in haziran ayında Irak Kürdistanı’nda, Erbil’de Kürtçe yayınlanan Rudaw Gazetesi’nden Rebwar Kerim’in sorularına verdiği yanıtlara kadar. O mülakatta Gülen’in özellikle ana dilde eğitimi “devletin vatandaşlarına karşı adil olmasının gereği” olarak tanımlamasının (http://rusencakir.com/Gulenden-Kurtce-egitim-acilimi-Gec-oldu-ama-iyi-oldu/2049) birçok açıdan bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz.

Gülen hareketi sürecin neresinde?

Ancak Gülen ve hareketinin çözüm sürecinin lehine görüş beyan edip pozisyon alması sürecin içinde aktif bir şekilde yer aldığı anlamına gelmiyor. Cemaatten görüştüğüm bazı kişiler hükümetin kendilerini sürece dâhil etmeye pek gönüllü olmadığından yakındılar. Eğer bu doğruysa, arkasında, yine Kürt sorununun çözümüyle alakalı bir önceki (Oslo) süreçle bağlantılı olarak patlak veren MİT krizi ve bunun hükümetle cemaatin arasını ciddi olarak açması olsa gerek.

Öcalan ve PKK yöneticilerinin Gülen’e ve hareketine yönelik kışkırtıcı olarak tanımlanabilecek çıkışlarının asıl hedefinin onlarla savaşmak değil, tam tersine uzlaşmak olduğunu sanıyorum. Nitekim başta sözünü ettiğimiz söyleşide Bayık, cemaatle aralarındaki sorunları çözmek istediklerini, zaten taraflar arasında bazı görüşmeler olduğunu belirtmiş. Bildiğim kadarıyla Gülen ve cemaatin temsil etme durumundaki bazı isimleri Kürt siyasi hareketinin “yasal” koluna dâhil bazı isimlerle diyalog içindeler, ancak bu pozisyonu bir üst aşamaya sıçratıp PKK yöneticilerini ve Öcalan’ı muhatap almalarını, en azından şu aşamada beklemek pek gerçekçi olmaz.

Öte yandan PKK ve Öcalan’ın, çözüm sürecinde (ve hatta sonrasında) ellerini daha güçlü kılmak için hükümet ile Gülen hareketi arasındaki gerginliği kollayacağını, elinden geldiğince tırmandırmaya çalışacağını; konjonktüre göre taraflardan birine daha fazla yanaşacağını ve hiç tereddüt etmeden tuttuğu tarafı değiştirebileceğini öngörebiliriz.

Son olarak, Kürt siyasi hareketiyle Gülen hareketi arasındaki ilişkinin geleceği konusunda hükümetin alacağı tutumun da belirleyici olmasa bile etkili olacağının altını çizelim.

Sonuçta bir iktidar mücadeleleri üçgeniyle karşı karşıyayız; olup biteni anlamak ve olabilecekleri kestirmek için her üç iktidar odağının diğer odaklarla ilişki ve sorunlarını ayrı ayrı değerlendirmemiz gerekiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR