Kastamonu saldırısının ardından bir kez daha PKK’nın, en azından içinden bazı unsurların, örneğin yönetici kadrodan bazı isimlerin eskiden “derin devlet” dediğimiz; bir süredir Ergenekon diye tanımlanan bazı odaklarla ilişkisi tartışılıyor. “Tartışılıyor” dememe aldanmayın, PKK’nın Ergenekon’la yoğun ilişki içinde olduğu iddiaları o kadar egemen ki farklı bir şey söylemek isteyenler ürküyor ve sessizliği tercih ediyor.
Halbuki PKK’yı, buradan hareketle Kürt siyasi hareketini ve nihayet ülkemizdeki Kürt milliyetçiliği olgusunu daha iyi anlayabilmek için PKK’nın gündemi belirlediği her olayın ardında bir “Ergenekon parmağı” arama ucuzluğundan uzak durmak ve bu tavırla mücadele etmek şart. “Ucuzluk” diyorum çünkü bu tür analizleri yapmak çok ama çok kolay ve doğal olarak hiçbir kullanım değeri de yok.
Evet, Ortadoğu gibi bir coğrafyada yıllarca varkalmayı bilmiş bir silahlı örgütün, gerek kendi ülkesindeki, gerekse yabancı birtakım güç odaklarından bütünüyle bağımsız olması kesinlikle mümkün değildir. Yine aynı şekilde, bu odakların dönem dönem böyle bir örgütü kendi çıkarları için kullanıyor olmaları da şaşırtıcı değildir. Ama dünyanın hiçbir yerinde, PKK gibi geniş bir kitle tabanına yaslanan ve onlarca yıl varlığını etkili bir şekilde sürdüren bir örgüt, onun bu tür odaklarla ilişkisi ya da ilişkisizliğiyle anlaşılamaz ve anlatılamaz.
Son yaşanan çarpıcı bir örneği ele alalım: Tunceli’de çatışmada ölen PKK militanlarından dördünün cenazesi Diyarbakır’da onbinlerce kişinin katılımıyla kalktı. Eğer siz bu cenazeden çekilmiş fotoğraflara baktığınızda, orada kadını-erkeği; yaşlısı çocuğuyla onbinlerce kişiyi ve onları biraraya getiren nedenleri ve motivasyonları görmez de bunun arkasındaki odakları ve onların emellerini aramaya kalkarsanız bir adım bile ileri gidemezsiniz.
Ergenekon mağdurları
PKK’nın, dolayısıyla Kürt siyasi hareketini Ergenekon güdümünde olarak tarif etmeye çalışmanın doğurduğu çok önemli bir çelişkinin de altını çizmek gerekir: Türkiye’de “derin devlet” denildiğinde akla ilk olarak Kürt sorunu, Güneydoğu’daki zulümler, yargısız infazlar vs. gelir. Buna karşılık Ergenekon soruşturması bugüne kadar “Fırat’ın doğusuna” ciddi olarak uzanabilmiş değil.
Ergenekon soruşturmasının ilk safhaları Güneydoğu ne derece güçlü bir heyecan yaratmıştı. Fakat faili meçhullerin ortaya çıkarılması yönünde ilk başlarda yürütülen kimi kazılardan pek bir şey çıkmaması ve bir süre sonra işin ucunun bırakılması Kürtlerde çok derin bir hayal kırıklığı yarattı. Buna ek olarak her türlü hak arayışlarının karşısına “Ergenekon’un ekmeğine yağ sürmeyin” diye karşı çıkılmasının, bu kesimlerin söz konusu soruşturmaya bakışlarını bir ölçüde değiştirdiği söylenebilir.
Özetleyecek olursak: Ergenekon gibi yapıların birinci derecede mağduru olmuş kişilerin yaralarını sarmayıp, saramayıp, üstüne aynı kişileri bilerek ya da bilmeyerek Ergenekon çizgisinde olmakla suçlamak pek doğru bir davranış olmasa gerektir.
PKK-Ergenekon ilişkisi
Haberin Devamı